Zıtlar bir noktada buluşuyor

Seçimlere doğru, rejim son çıkardığı "dezenformasyon" yasasıyla yeni araçlar edinirken soğukkanlı yorumlarına alıştığımız, kimi deneyimli yazarlarda adeta bir çaresizlik ve telaş havası seziliyor.Son günlerde kimi yazarların Kılıçdaroğlu'na yönelik eleştirileri çok sertleşti. Doğru, Kılıçdaroğlu çok başarılı bir siyasetçi, mükemmel bir cumhurbaşkanı adayı değil. Kemal Bey'in siyasi yaşamına, geçmiş hatalarına ilişkin tespitler de doğru. Ancak, bunları vurgulayan yazılardaki öfke giderek bir analizden çok, "karakter kıyımı" izlenimi vermeye başladı. Diğer taraftan, yağmur yağarken "ıslanıyoruz" diye bağırmak bir amaca hizmet etmez. "Alın size şemsiye" ya da "Şu saçak altına sığınalım" gibi bir şeyler söylemek gerekir. Böyle bir öneri olmayınca, özellikle ülkede ve dışarıda saygınlığı olan kimi entelektüellerin, bu yazılarını anlamlandırmak zorlaşıyor, o yazıların amacı üzerinde "düşünmek" gerekiyor.Bir başka tür yaklaşım da tam aksi yönden geliyor, görünüşte bir çözüm öneriyor ama sonuçta ulaştığı yer çok farklı olmuyor. Bu yaklaşım, önerisini, seçmenin çoğunluğunun rejime oy verdiğine ilişkin bir varsayıma dayandırıyor; CHP ve solun seçimlerdeki kronik başarısızlığının nedenlerini şöyle betimliyor: CHP başta olmak üzere sol partiler kendi seçmen tabanlarına yaslanarak tek başına iktidar olamıyor. Doğru, "triangulation" olarak bilinen bir stratejiye göre, Bill Clinton, Tony Blair gibi, ortadaki kararsız seçmeni de cezbedecek bir dil tutturmak gerekiyor. Bu nedenle, bu yaklaşıma göre, CHP seçimi kazanmak istiyorsa dilini, bugüne kadar oy alamadığı seçmenin diline dönüştürerek konuşmalıdır. Bunlar ilk bakışta, doğru hatta sağduyulu saptamalar olarak görünüyorlar. Ancak şu iki olgu bizi farklı bir noktaya taşıyor. Birincisi bu yaklaşım ülkedeki kültürel kutuplaşmayı dikkate almıyor. Kutuplar arasındaki, rejimin de ısrarla derinleştirdiği uçurum, kısa sürede ve salt "uygun" dili konuşarak aşılacak gibi değil. Nitekim CHP yıllardır "karşı mahalleye" uygun bir dil ile konuşmaya çalışıyor ama sonuç alamıyor.İkincisi, yaklaşık 6-7 yıldır, azınlıkta olan CHP ve sol seçmen değil, AKP-MHP seçmenidir. Rejimin rıza alma kapasitesi çok zayıflamıştır. "Gezi olayı", Haziran 2015 seçimlerinin, İstanbul Belediye Başkanlığı seçimlerinin sonuçları, hatta kamuoyu yoklamaları, AKPMHP koalisyonunun seçmenin çoğunluğunun desteğini kaybettiğini gösteriyor. AKP'nin "mühürsüz oylara" başvurduğunda bile ancak kıl payı öne geçebilmesi, gittikçe