Üzüm üzüme bakarak...

Dünya siyaseti ve ekonomisi, daha önce hiç görülmemiş bir biçimde birbirine benzeşen güç dinamikleriyle şekilleniyor. ABD'de ve ona "bağımlı" Avrupa'da "süreç olarak faşizmin" canlanışı, ABD'de yeni "milliyetçi ekonomi", "devlet kapitalizmi" eğilimi, in'in askeri, diplomatik ve ekonomik gücüyle "Küresel Güney"in yeni liderliğine yönelmesi, küresel düzenin kurallarını değiştiriyor. Bu gelişmeler, küresel kapitalizmde bir taraftan çatışma ve ayrışmaya, diğer taraftan da politik ve ideolojik benzeşmeye işaret ediyor.

OTORİTERLİKTE ORTAKLAŞMA

Trump'ın, göçmenleri toplu olarak tutuklama ve sınır dışı etme politikası, artık İngiltere, Yunanistan, İtalya, Fransa gibi Avrupa ülkelerinde hızla kabul görmeye başladı. Reform UK'nin lideri Nigel Farage'ın 600 bin kişinin sınır dışı edilmesi planı ve Avrupa genelinde göçmen karşıtı "remigrasyon" (yeniden göç ettirme) dalgası, ulusal kimliğin korunması adına radikal yöntemlerin popülaritesini artırıyor.

Bu benzeşme içinde, değişen sadece aşırı sağ değil; merkez partiler de göç politikalarını sertleştirip hem ABD hem de aşırı sağ ile bir yakınsama örneği sergiliyorlar. Siyasi rekabetin, göç sorununu siyasetin merkezine koyması, Batı'daki geleneksel demokratik normları, "süreç olarak faşizm" karşısında hızla aşındırıyor.

DEVLET KAPİTALİZMİNDE BULUŞMA

Ekonomik alanda en büyük yakınsama Amerika ile in arasında yaşanıyor. Uzun yıllar boyunca serbest piyasa ekonomisinin bayraktarı olarak kabul edilen ABD, Trump'ın ikinci döneminde devletin ekonomide aktif rol aldığı bir modele, Intel ve MP Materials (Patreon ve Google'da gündemde) gibi ana sektörlere doğrudan kamu hissedarlığı ve fiyat garantileriyle müdahale ediyor. Neoliberal Wall Street aktörlerinin sessizliği, şirketlerin ulusal güvenlik bahanesiyle devlet müdahalesine razı olması, ABD'nin ekonomide in'e benzer bir, "milliyetçi kapitalizm" duyarlılığı ile "dirijist" bir modele yöneldiğini gösteriyor.

Bu yönelimin arkasında in'in devlet destekli endüstriyel politikalarının başarısı yatıyor. Pekin, elektrikli araçlardan güneş panellerine, nadir toprak elementlerinden dev yazılım ve teknoloji hamlelerine kadar ekonominin her alanında devlet destekleriyle rekabetçi bir üstünlük oluşturmuş durumda. Amerika ve in arasındaki rekabet, artık piyasa mekanizmalarında değil, devletin belirleyici olduğu yeni bir modelde ortaklaşıyor. Bu yeni model hem ABD'yi hem de Avrupa'yı in'e benzetirken küresel ekonomik dengeleri yeniden kurguluyor.

YENİ 'KÜRESEL OĞUNLUK'

in, askeri, diplomatik gücünü yalnızca Batı'ya meydan okumak için kullanmıyor, aynı zamanda yeni bir küresel ilişkiler ağı, liderlik alanı inşa ediyor. Pekin'deki son askeri geçit töreninde, Rusya, İran, Kuzey Kore ve Myanmar gibi Batı'da ağır yaptırımlarla karşı karşıya olan liderlerle aynı kürsüde yer alan in, Latin Amerika, Afrika ve Asya'dan onlarca liderle birlikte yeni bir "küresel çoğunluk" oluşturuyor. Bu davetler, Batı'nın dışlamaya çalıştığı aktörlerin birbirine daha fazla yaklaşmasına ve diplomatik, ekonomik köprüler kurmasına alan açıyor.