'Süreç' üzerine notlar

Kürt hareketinin siyasi ve askeri temsilcileri uzun erimli bir proje bağlamında süreci ilerletebilecek bir fırsat yakaladıklarını düşünüyorlar. Haklı olabilirler. Ancak süreci doğru anlamlandırabildiklerinden emin değilim. Bugüne kadar Kürt halkının haklar ve özgürlükler taleplerini her zaman desteklemiş biri olarak düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.

Önce bir not: Liberal "yararlı salakları" yine nüksettiler, "ulusalcı" (Aksi ne acaba Bunlar sosyalist olmadığına göre "enternasyonalizm" olamaz. Küreselleşmeci kimlik siyaseti olsa gerek.) saplantısıyla abuk sabuk konuşuyorlar. İlk seferinde, yaptıklarının anlamını "belki de" bilemiyorlardı. Yaptıklarının sonuçlarıyla karşılaşınca "ama biz aldatıldık" demeye başladılar. Bu kez "salaklar" kavramı uygun olmaz: Onlar, "Ne yaptıklarını biliyorlar, yapmaya devam ediyorlar"

Kürt hareketinin yakaladığını düşündüğü "fırsata" dönersek. Bu "fırsatın", hareketin değil dışsal etkenlerin iradesi ile oluştuğunu, bu iradenin değişebileceğini düşünmek gerekir. Tartışmamız açısından, Kürt hareketinin jeopolitiğini "Suriye ve Türkiye" üzerinden düşünebiliriz.

Suriye ve BOP

Kürt hareketinin Suriye'deki başarısı, kazanımları (cesareti, fedakarlıkları asla küçümsemeden), bölge jeopolitiği içinde, ABD ve İsrail'in iradesine endekslidir.

BOP kapsamında, bölge ülkelerini yeniden yapılandırma projesi iflas edince, Pentagon, Churchill'in 1921'de, "sömürgeler bakanı" olduğu sırada Ortadoğu'yu kontrol etmek için önerdiği yönteme döndü: Düzen getirmeye gerek yok, aşiret ve cemaat yapıları dursun. Bir isyan olursa, iyi korunan bir kaç büyük üsten hareketle havadan imha yoluyla, karadan zırhlı araçlarla bastırırız (D. Fromkin, A peace to end all peace, sf. 500)

Böylece Irak, Suriye, Lübnan, Libya, Somali, Sudan, İran devletleri parçalanmak üzere hedefe konuyordu (Gen. Wesley Clark, 2007). Aynı dönemde İsrail, iki devletli çözüm projesini terk ederek "Clean Break" yaklaşımı ile, bölgede İsrail'i tehdit edebilecek ulus devletleri parçalama amacını benimsiyordu.

İki nokta dikkate değer: 1) O listede Mısır, Tunus, Fas, Cezayir yoktu. 2) Yalnızca İran ayakta kalmaya devam ediyor. Bunların yıkılan devletlerden farklı ortak özellikleri, birer ulus devlet olmalarıdır. Bu gözlem rejimlerini onayladığım anlamına gelmez. Bu mercekten bakınca da Kürtlerin gelecekte bir ulus devlet inşa edebilmesi için en az iki ulus devletin parçalanmasının gerektiği görülür. Ancak bu iki ulus devlet parçalandığında bölgeyi şekillendiren irade yeni bir ulus devletin oluşmasına izin (!) vermeyebilir. Diğer taraftan, bir ulusal hareketin var olabilmek için emperyalizmin bölge politikasının aracı olmayı kabullenmesi, sosyalistler açısından onu, desteklenecek hareketler listesinden çıkarır.

Ve Türkiye

Kürt siyasi hatta askeri hareketinin Türkiye'de "yakaladığı fırsata" gelirsek. Bu da hareketin gücünün rejime, barışa yönelmekten başka bir çare bırakmamış olmasından kaynaklanmadı. Aksine rejim hiçbir engelle karşılaşmadan kayyum atıyordu. Hapishaneler Kürt siyasi hareketinin temsilcileriyle dolmuştu. Bu "fırsat", ekonomik iflasın, CHP'nin yükselmesinin, halkın öfkesinin rejimin geleceğini tehdit etmeye başlamış olmasından kaynaklandı. Fırsat penceresi, rejim, "Kürt seçkinlerinin desteğini alabilirsem, seçmeninin de oyunu alabilir oy oranımı, seçim kazanabileceğim bir düzeye çıkarabilirim" diye düşünmeye başlayınca açıldı.