"Komisyon", hukuki, idari ve anayasal bir zeminden yoksun. Ülkede artık böyle ayrıntıların önemi yok ama, ne yazık ki "süreç" de gerçek değil. atlaklarından ısrarla başını çıkaran imkânsızlığını örtmek için üretilen "eşit vatandaşlık", "komünalist toplum" gibi fantezileri benimsemek de olanaksız.
'EŞİT VATANDAŞLIK'Tabii akla her şeyden önce, eşit vatandaşlar olarak seçilip Meclis'e girenlerin dillendirdiği "eşit vatandaşlık" talebi geliyor. Peki, "ıslak yağmur", "sıcak ateş" gibi bir "oxymoron" olmanın ötesinde (vatandaşlık kavramı eşitliği içerir) bu "eşit vatandaşlık" talebi hangi sancılı gerçeği örtmeyi amaçlayan bir fantezi olarak karşımıza çıkıyor
Bu fantezi şu sancılı gerçeği örtmeye çalışıyor: Bu "süreç" Kürt (ve de Türk) vatandaşların haklarının, özgürlüklerinin genişletilmesi, yaşam koşullarının iyileştirilmesi bağlamında gerçek değil! Daha açık söylemek gerekirse tarihsel bir sorunu çözmek, yaklaşık 40 yıldır sürmekte olan çatışmaları gerçek bir barışla sonuçlandırmak için barışması gereken halklar "sürecin" içinde deyim yerindeyse "masada" yoklar. Barış için gereken, Demirtaş'ın "Sürecin muhasebesi: Neler yapabilirdik ya da yapabiliriz" yazısında önerdiği simgesel barışma, "ruhsal yakınlaşma" adımları üzerinden emeklemeye başlayabilecek gerçek bir toplumsal diyalog gündemde değil. Böyle bir diyalogu teşvik edecek, destekleyecek ekonomik, demokratik, kurumsal ve hukuksal reformlar da... Aksine süreç olarak faşizm ilerliyor.
Peki öyleyse ne oluyor "Süreç" platformunda, konuşanların karşılıklı olarak ileri sürdüğü talepler gerçekleştiğinde ne Türk ne de Kürt vatandaşların demokratik, ekonomik haklarında, belki Kürtçeye tanınacak ayrıcalık umudundan başka nasıl bir iyileşme olacak Türkiye kapitalizminin emperyalist sistem içinde, bağımlılıkları kapsamında yarattığı bölgesel eşitsizlikler, bunları yeniden üreten feodal-patronaj ilişkileri, sınıf ilişkileri ve tabii çelişkileri nasıl değişecek Bugün egemen olan sınıflar matrisi varlığını koruyacak, belki bu matrisin içinde onu oluşturan unsurların arasındaki yeğinlikler skalasında, o da belki, bir değişiklik olacak.
Bu süreç içinde, kendilerini barışması gereken Türk ve Kürt vatandaşların yerine ikame eden elitler kendi aralarında iktidar pazarlığı yapıyorlar. Siyasal İslamın elitleri iktidarlarını sürdürmeyi, Kürt elitleri de bunu sağlamanın karşılığında kendi bölgelerindeki iktidarlarını genişletmeyi ve kurumsallaştırmayı umuyorlar. Eğer 19. yüzyılın sömürgeci emperyalizmi döneminde olsaydık, antiemperyalist uluslaşma adına, bir sömürge yapısının (beyaz maske siyah ten) yerine, yeni bağımsız bir mülk sahibi egemen sınıfın şekillenmesini, "iktidar olmasını" ilerici bir gelişme olarak görebilirdik. Bugün orada değiliz (Vatandaşlık kurumu, genel seçimler, Meclis'te temsiliyet de sömürge statüsünü dışlıyor). Zaten, bu yeni mülk sahibi egemen sınıfların hemen ilerici hareketleri, özgürlükleri bastırarak emperyalizmle bütünleşme çabaları, bu varsayımın da tarihsel olarak çöktüğünü gösteriyor.

15