Muhteşem cumartesi

Maltepe'deki muhteşem miting, Özgür Özel'in muhalefetin gücünü, kararlılığını yansıtan kapsayıcı konuşması, "Gezi"den bu yana ilk kez, umudu yeşerten yeni olasılıkları gündeme getirdi.

BİR 'DURUM'DAN ÖBÜRÜNE

Ankara'nın siyasi kulislerinden alınan bilgilere dayanarak yapılan yorumlara göre rejimin planı, İstanbul ve Ankara belediyelerine, CHP'nin başına kayyum atamak ve böylece gelecek seçimlerden önce iki büyük kent belediyesinin mali kaynaklarını ele geçirmek, muhalefeti yeniden düzenlemekmiş. Mevcut "durumun" içinde bu plan devreye girince ülke çapında bir kitlesel itiraz dalgası, kendilerini biteviye tekrarlayan, adeta kanıksanmış mevcut istikrarsızlıkların istikrarını bozdu. Bu itiraz dalgası, "durumun" verili sınırlarını zorlayamaya başladı. Örneğin ana muhalefet partisi CHP'nin liderliği, "normalleşme", fantezilerinden "Faşizmle mücadele ediyoruz" noktasına, gençlik hareketinin önemini kavrama noktasına geldi; kitlesel direnişin tüm olanaklarını kullanmaya, boykot, önseçim gibi yenilerini harekete geçirmeye başladı. Birden bire zamanın "yeknesak akışı" kırıldı, yeni olasılıklar gündeme gelmeye başladı.

Rejim de bu "kırılmadan" etkilendi aniden kendini haritası çıkarılmamış sularda buldu; baskı ve şiddeti, büyük ön yargı ve maksimum güçle tırmandırmaya başladı. Tutuklananların sayısı 2000'i aşarken işkencenin yeniden yaygınlaşmaya başladığını gösteren veriler gelmeye başladı. Bu koşullarda, düne kadar jeopolitik kaygılarla rejimi destekleyen ABD ve Avrupa ülkeleri baskı ve şiddeti "bir açık diktatörlüğe geçiş" teması içinde konuşmaya başladılar.

Böylece, bir Çin deyişindeki "Durdurulamaz bir güç (hızla kabaran kitlesel muhalefet), yerinden oynatılamaz bir cisimle (siyasal İslamın iktidarı) karşılaşırsa ne olur" sorusunun tanımladığı paradoks gündeme oturdu. Böylece yeni, sürdürülemez bir durum (aklıma "suni denge kavramı" geliyor) oluştu!

KANAAT VE DÜŞÜNCE

Bu yeni durumun gündeme getirdiği sorulara "kanaatlerle" değil, "düşünceyle" yaklaşmak gerekir.

"Kanaat", mevcut düzen içindeki yüzeysel yargılara dayanan, günlük siyaset içinde şekillenen, medya, propaganda, ideoloji ve kişisel deneyimlerle oluşan görüşlerdir. Kanaat şeyleri, gelişmeleri, tarihsel, kültürel bağlamlarına oturtmaya çalışmadan, eleştirel bir sorgulamaya girmeden anlamlandırır.

"Düşünce" bir "hakikat" sürecinin formudur, yalnızca kavramsal bir analiz değil, durumun hakikatinin açığa çıkarılmasına yönelik bir çabadır. "Düşünce", açığa çıkardığı olasılıklara sadakat talep eder. "Düşünce", mevcut düzenin ötesine geçer; eleştirel bir sorgulama içerir, sadece yüzeydeki olguları değil, temel yapıları ve ilkeleri anlamaya çalışır. Felsefi, tarihsel ve sistematik bir bağlama sahiptir. Bu bağlama ulaşmanın en sağlam yöntemi,