'Gerçeklik', faşizm ve solun sorumluluğu

Kapitalist toplumları "liberal demokrasi" ile yönetmek çok zorlaştı. Bu zorluğun, imkânsızlığa dönüşmeye başladığı koşullarda faşizmin çeşitli unsurları seçeneklerin içine girmeye başlıyor. Ne yazık ki günümüzde "gerçeklik" demokrasiden yana değil.'YAPISAL', 'POLY', 'MEGA'Kapitalizmin, birbirini besleyen çelişkilerinden oluşan "yapısal krizini", bugünlerde tarihçi Adam Tooze "polycrisis", ekonomist Nouriel Roubini "mega tehditler" olarak tanımlıyor. Bu tanımlamalar, birbirini besleyen bir ekonomik, jeopolitik ve iklim krizleri "kümesine" işaret ediyor ama "kümenin" temelini oluşturan "şey"den, bir anlamda "töz"ünden söz etmiyor. Bu "töz"ü konuşmaya başladığımızda da imkânsızlıklarla, çözümsüzlüklerle, artık işlemeyen modellerle karşılaşıyoruz.Bu "töz" tarihsel anlamda karşımıza "artık değer" ve onun ifadesi olan kapitalist üretim tarzı olarak, bu tarzın sergilediği biçimlerle çıkıyor. Bu "töz" bağlamında düşününce de "büyüme" kavramı altında saklanan "birikim", "kâr maksimizasyonu", "rekabet" gibi önceliklere bağlı kalındığı sürece, "polycrisis", "mega tehditleri", "yapısal krizi" aşmanın olanaksızlığını görüyoruz.Örneğin, enflasyonla, durgunlukresesyonun birleştiği durumu ifade eden "stagflasyonu" alalım: Birine karşı alınacak önlemek ötekini derinleştiriyor. Bu ikilemden çıkabilmenin tek yolu üretkenliği, "artık değer" üretimini, diğer bir deyişle kapitalist sömürüyü hızla artırmaktan geçiyor. Halkın seçkinlere, yöneticilere yönelik öfkesi ise sömürüyü hızlandırmaya yönelik önlemlere "rıza göstermeye", krizlerin yükünü taşımaya niyetli olmadıklarını gösteriyor. Böylece, rıza almaya değil, dayatmaya öncelik veren "rejim modelleri" seçenekler içine giriyor.Bir örnek de iklim krizi. Küresel ortalama sıcaklık artışının 1?C'nin altında kalması gerekiyordu, 1.2 ?C çıkınca, 1.5 ?C'ye "fit" olduk. COP 27 zirvesinde, 2.5 ?C olasılığından söz ediliyor. Daha şimdiden, dünyanın kimi bölgesinde tarımsal üretim yapmak, su kaynaklarını korumak, yaşamak olanaksızlaştı. Bu krizi aşmak, en azından yönetebilmek için zengin, merkez ülkelerin, yoksul ülkelere yardım amacıyla her yıl 2 trilyon dolarlık kaynak yaratmaları gerekiyor. Stagflasyon ve jeopolitik rekabet ortamında, merkez ülkelerin halkları yöneticilerinden, sosyal yardım, koruyucu önlemler beklerken umudunu "büyümeye" bağlamış hükümetlerin böyle bir kaynağı yaratmaya ve dağıtmaya niyeti,