Farklı bir seçmen, yeni bir yol haritası

ABD'de Clinton döneminde klasikleşmiş bir söz vardı: "Aptal, esas sorun ekonomidir." Gerçekten de seçim dönemlerinde, eğer ekonomik koşullar iyiyse iktidardaki parti kazanıyordu, kötüyse muhalefetteki parti... Ne var ki artık birçok ülkede, giderek artan oranda seçmen bu "klasik" davranışı sergilemiyor. Kapitalizmin krizinin, "çürüme ve alçalma" döneminde karşımızda, artık farklı bir seçmen var: Yine ekonomiden yakınıyor ama oyunu, başka ölçütlere göre kullanıyor.

BELKİ DE ARTIK EKONOMİ DEĞİL!

Biden başkan adayıyken Trump ekonomik konularda açık farkla önde gidiyordu. "Biden çekildi, Harris aday oldu, ekonomide, ekonomik programda bir değişiklik yok ama ekonomi konusunda Harris Trump'a yetişti ve geçmeye başladı. Esas sorun ekonomi değil galiba." (The New Republic). "Harris'in ekonomik önerilerinin çoğu çalışanlardan, küçük işletmelerden yana ama o seçmenlerin çoğu hâlâ, büyük sermayeden yana önlemler öneren Trump'ı destekliyorlar."... "Seçmen neden ekonomide kendi çıkarına önlemleri öneren politikacıyı desteklemiyor" (The Independent)

Nihayet, New York Times'ın emektar yazarlarından Thomas Edsall (83) soruyor: "Seçmenler, Trump hakkında artık her şeyi biliyorlar. Buna rağmen, Trump'ın başkanlığı kazanma şansı hâlâ nasıl yüksek olabiliyor Amerikan tarihinin en kötü başkanı olarak değerlendirilmeye aday bir adama ikinci bir dönem vermemek için neden kesin bir çoğunluk oluşmadı"

Gerçekten de ABD seçmeninde, Trump'ın ortaya çıkmasıyla katılaşan kutuplaşma her şeye rağmen değişmiyor. Dahası, birçok analist, kıl payı bir farkla sonuçlanması beklenen seçimlerin ertesinde ülkeyi sert çatışmaların, belki de şiddet içeren toplumsal sarsıntıların beklediğin düşünüyor.

NEDEN HÂLÂ TRUMP

Bu soruya cevap ararken önce, Clinton döneminden bugüne kapitalizmde yaşananları kısaca anımsamak gerekir: Kosova savaşları, "İkiz Kuleler", Afganistan, Irak savaşları, dinci terörizm, 2008 finansal krizi, uzun durgunluk, göçmen dalgası krizleri, pandemi, hızlı yoksullaşma, nihayet büyük güçler arası rekabet dünyasında yeniden gündeme gelen "Bir küresel savaş çıkar mı" sorusu. Sosyal medya algoritmaları, bu olayların yarattığı kaygı ve korkuları daha da büyütüyor. Bu koşullarda bireyler, bir taraftan güvenlik arzusuyla somut evrenselliklere (ırk, etnisite, dini cemaat) sığınmaya çalışıyorlar, diğer taraftan, çaresizliklerinin, iktidarsızlıklarının ağrılarına çare, güçlü liderleri "özdeşleşme nesneleri" olarak benimsemeye başlıyorlar.

Bu "sığınma" ve "özdeşleşme" katı kimliklerden oluşan bir seçmen kesimi yaratıyor. Bu seçmen kesimi, karşılarındaki akımları ve önerileri, ekonomik çıkarlarına uyup uymamasına göre değil, kimliklerine ve özdeşleşme nesnelerine olan sadakatlerine uyup uymamasına göre seçiyor.