Bu çok sarsıntılı bir dönem olacak

Siyasal İslam, şimdi kadın haklarından laikliğe kadar birçok değişimle "Cumhuriyet parantezini" kapatma, "Osmanlı mirasını restore" etmeye heveslenecek ama ekonomiyi toparlamaya çalışırken toplumsal dengeleri, hatta kendi toplumsal tabanlarının ekonomi politiğini allak bullak edecekler. "Osmanlı restorasyonu" konusunda da tarih "bana güvenmeyin" diyor. ÖNCE EKONOMİTüm ekonomik göstergeler hep olumsuz yönde ilerliyor. Daha yapısal bir düzeyde, Türkiye kapitalizmi, dış kaynak girişi olmadan -başka ekonomilerde birikmiş "artık-değerle" karşılaşmadan- değerlenemiyor, birikemiyor. Adeta bir "sürekli (bazen gerçek, bazen potansiyel) yapısal ekonomik kriz" söz konusu.Dış kaynak (finans sermayesi), nerede yüksek değerlenmegetiri olanağı bulursa oraya gider. Ana akım ekonomistleri de "Yabancı sermaye gelmesi için, öncelikle faizleri (reel) yükseltmek" gerekir diyorlar. Ancak unuttukları bir gerçek var: Sanayi, tarım ve hizmetlerde üretilen "artık-değer", kâr-faiz ve rant arasında bölüşülür, bu nedenle faiz her zaman kâr ve rant ile rekabet eder. Faizler arttığında ya kâr ya da rant oranları ya da ikisi birden geriler. Şimdi bu zeminde bakınca esas olarak rant ekonomisine, tüketici harcamalarını en azından kendi taraftarını devlet yardımları, düşük faizli tüketici kredileri ile destekleyen rejimin, faiz artırmaktan ısrarla kaçınmasının, kamu bankalarının yandaş sermayeye düşük faizli kredi verirken özel bankaların mevduat ve kredi faizlerinin düzeyine aldırmamasının mantığı da görülebilir. BU DİNAMİK SÜRDÜRÜLEMEZŞimdi, bu dinamiğe, depremin ve seçim kazanmanın maliyeti eklendi ve "yol" bitti. Hazine'nin başına Mehmet Şimşek'in gelmesi Merkez Bankası için Hafize Gaye Erkan isminin geçiyor olması, rejimin çaresizlikten ve can havliyle, kendi tabanını, yandaş rantiye kapitalistleri bile trenin altına atmaya hazırlandığını gösteriyor. Uluslararası finans kapitalin, bu iki ismi ekonominin dümeninde görünce koşa koşa geleceği varsayılıyor. Olabilir. Eğer bu ikisi, gelecek olanlara, dünya ekonomisi çapında rekabetçi bir değerlenme olanağı sunarsa... O zaman da gelen finans sermayesi ülkedeki "artık-değer" birikimini emerken, ekonomideki delik rejimin güç merkezlerini ve birkaç yandaş grubu yaşatmak pahasına daha da büyüyecek, bu deliğin içine de işçi sınıfı ve orta küçük sermaye düşecek. En çok şaşıranlar da