Avrupa'nın geleceği belirsizleşiyor

Avrupa Birliği entegrasyonu sürecini taşıyan "Fransa-Almanya motoru", fena halde tekliyor. Bu iki ülke büyük ekonomik siyasi zorluklarla, aslında bir krizle (karar anıyla) karşı karşıya. Tarihsel olarak çok kritik bir zamanda gelen bu kriz, AB'nin geleceğini belirsizleştiriyor. Diğer taraftan, bu kriz bir başka çok daha büyük "sistemik bir krizin" (karar anının) semptomlarından biridir de denebilir.

SİYASİ, EKONOMİK TIKANMA

Fransa'da, son genel seçimler siyasi merkezin çöktüğünü, siyasi yelpazenin sağ ve sol ucundaki partilerin güçlendiğini gösterdi. Faşist Le Pen'in partisi ve Melanchon'un sosyalist cephesi en büyük iki bloku oluşturdular ama tek başlarına hükümet kuracak sayıdan yoksundular. Macron hükümet kurma görevini Melanchon'a veya Le Pen'e vermek yerine, neoliberal programı uygulaması için merkez sağdan Barniere'e verdi. Barniere'in azınlık hükümeti kısa sürede çöktü. Macron, hükümeti kurması için 4. kez yine merkez sağdan Bayrou'yu atadı. Bu siyasi istikrarsızlık, hem toplumdaki siyasi kutuplaşmanın hem de bu kutuplaşmayı besleyen ağır ekonomik sorunlardan kaynaklanan tıkanıkların sonucuydu. Fransa'da kamu borcu GSYİH'nin yüzde 110'una ulaştı. Düşük ekonomik büyüme hızı, merkez partilerin neoliberal modelin "deli gömleğinin" içinde kalarak çözüm aramaları krizi derinleştiriyor. Birçok analist durumu Yunanistan mali krizine benzetmeye başladı. Bu koşullarda faşist parti emekçi sınıfların da desteğiyle güçlenmeye devam ediyor; Le Pen'in gelecek seçimlerde devlet başkanı olma olasılığı da artıyor. Fransa'daki bu siyasi, ekonomik tıkanıklık, onun AB içindeki merkezi konumunu zayıflatıyor.

Geleneksel olarak Avrupa Birliği sürecinin merkezi ve çapası, diğer bir deyişle hegemonya odağı olarak görülen Almanya'da da durum iyi değil. Almanya ekonomisinde geçmiş yıllarda görülen canlılığın, ihracat gücünün yerini, durgunluk hatta bir imalat sanayisi ve ihracat krizi almış görünüyor. Düşük maliyetli Rus enerjisinden aniden mahrum kalması, ihracata dayalı ekonomik modelin, Çin ekonomisinin büyüme hızının yavaşlamasıyla aksamaya başlaması Volkswagen, Thyssen, Krupp gibi endüstri devlerini sarsıyor, on binlerce çalışanı işten çıkartmalarına neden oluyor. Bu ekonomik koşullar Almanya'da siyasikültürel kutuplaşmayı daha da derinleştiriyor. Ukrayna savaşının Almanya'ya yeni askeri ve finansal yükler getirmiş olması da cabası.

Bu zemin üzerinde, Şansölye Olaf Scholz'un koalisyon hükümeti kasım ayında çökmüştü. Scholz pazar günü meclisten güvenoyu alamayarak istifa etti. Erken seçimler 2025 Şubat'ında yapılacak, kimse belirsizliğin kalkmasını beklemiyor. Faşist (sağ popülist) parti Almanya için Alternatif (AfD), özellikle doğuda, güçlenmeye devam ediyor; şubat seçimlerinden birinci parti olarak çıkamasa da anahtar parti konumuna yükselme olasılığı hızla artıyor.