ABD: Resmin parçaları yerlerine oturuyor

Son yazımda faşizm sürecinin, "özgün bir ideoloji, bir toplumsal hareket, lider, parti ve terörist eylemler üzerinden" ilerlediğini anımsatmış, "ABD'de Yüksek Mahkeme'deki karar taslağının ve Buffalo katliamının 'evreni' tüm bu unsurları içeriyor" demiştim. "Süreç olarak faşizm"in diğer parçaları kısaca şöyle özetlenebilir: Egemen kriz yönetim modelinin kuralları (ekonomik ve kültürel) içinde aşılamayan bir yapısal kriz; egemen sermayenin kimi temsilcilerinin faşist harekete ilgi duymaya başlaması. Devletin yasama, yargı ve yürütme organlarının faşist parti ve hareketin eline geçmeye başlaması.ABD'de faşist hareket Yüksek Mahkeme'yi ele geçirmiş görünüyor. Bu yıl yapılacak ara dönem seçimlerinde, federal düzeyde Temsilciler Meclisi'nin, Senato'nun, bölgesel düzeyde birçok eyaletin yönetiminin ve yerel yönetimin kontrolünün faşist hareketin temsilcilerinin eline geçme olasılığı hızla artıyor.'YAPISAL KRİZ' VE TERCİHLERSermaye sınıfına bakınca "yapısal krizin", neoliberal küreselleşme olarak tanımlanan "yönetim modeline" ilişkin genel bir eğilim dikkat çekiyor. Bu yıl Davos toplantısının gündemini oluşturması beklenen bu eğilim, neoliberal küreselleşmenin çözülmesinin hızlandığının, artık restore edilemeyeceğinin kabulüne ilişkindir.Küreselleşmenin çözülmesinin arkasında, ülkeler düzeyinde, küreselleşme döneminin özelliği serbest ticarete karşı yükselen siyasi tepkiler var. Serbest ticaret döneminde, her "1 dolar verimlilik artışına karşılık 50 dolar" zenginlere gitmiş (D. Rodrik'ten aktaran, R. Faroohar, Financial Times, 2205). Tepkiler haksız değil.Küresel düzeyde, sermayenin (mallar ve finans) serbestçe dolaşımının üzerinde yeni ekonomik-siyasi güç merkezleri yükseldi. Bu merkezler, egemen sermayenin koyduğu kuralları artık kabul etmek istemiyorlar. Böylece jeopolitik dengeler bozuluyor, çelişkiler sertleşiyor.Bu ikili eğilimin üzerine gelen pandemi, hemen arkasından Ukrayna savaşı, uluslararası serbest ticaret ağlarını kırarak, gıda ve enerji tedarikini aksatarak yapısal krizi daha da derinleştirdi. Küresel ısınmanın daha çok gelişmekte olan ülkeleri vuran kuraklık, aşırı sıcaklar ve açlık dalgalarının etkilerinin derinleşmesi hızlandı.Bu iki eğilimin birleştiği yerde, yerinden yurdundan edilmiş 100 milyon göçmen ve bunların sığındıkları yerlerde, kaynaklar daralmaya devam ederken sertleşen ekonomik kültürel çelişkiler