Başkası olma kendin ol

90'lı yılların başı... Tarkan'ın müzik piyasalarını kasıp kavurduğu dönem... Bir şarkı herkesin dilinde. Biz de o zaman gençliğe yeni adım atıyoruz... "Başkası olma kendin ol, böyle çok daha güzelsin..." Beşiktaş-Karagümrük maçını izlerken istemsizce bu şarkı geldi aklıma ve mırıldanmaya başladım. Bilinçaltındaki izler, böyle zamanlarda tezahür ediyor demek ki. Geçen hafta yazdığım yazıda, Beşiktaş'ın Alanyaspor deplasmanının ikinci yarısındaki oyununu kabullenemeyip; "Büyük kulüplerin gözle görülmeyen, kağıda yazılmamış kaideleri vardır... Bunlar yazısız kurallardır. Örf, adet, töre gibi... Beşiktaş gibi oynamak, sahada Beşiktaş gibi görünmek diye bir şey vardır. Beşiktaş'ın cüssesi büyüktür; yeri gelir sahadan taşar ama asla kendi ceza sahasına sığmaz..." demiştim. Karagümrük'e karşı tam da öyle bir ilk yarı oynadı Beşiktaş, hatta ikinci yarının bir bölümünü de... Beşiktaş kendi ceza sahasından çıktığı zaman neler yapabildiğini gösterdi. Çünkü; hem geleneği hem şu an elindeki oyuncu yapısı buna uygun. Yani bağlasan durmaz bir takım Beşiktaş. Nitekim, öne çıktığında neler yapabildiğini, yine maçın bir bölümünde geriye yaslandığında neleri yapamadığını net olarak gördük.Benim Valerien İsmael'in oyun anlayışına itirazım vardı. Neyse ki saplantılı olmadığını, gelişime, değişime açık olduğunu gösterdi. Hem sahadaki diziliş, hem Salih'in 6'dan 10'a evrilmesi, hem Rosier'in eski günlerdeki gibi oyunun içine çok dahil olması, hem de takımın Weghorts'a