Yangın, deprem, afet… Böyle zamanlarda en kritik görevlerden biri gazetecilere düşer. Çünkü toplum ancak doğru ve teyitli bilgiyle ne yapacağını bilir. Gazeteciler bu yüzden sahada olur; canla başla çalışır, bilgiyi toplar, kontrol eder ve kamuoyunu bilgilendirir. Ama sosyal medya öyle mi Orada çoğu zaman bilgi değil, kaos yayılıyor.
Geçtiğimiz günlerde izlediğim bir video bu duruma çarpıcı bir örnek. Kendini AFAD'ın çağrısıyla İstanbul'dan Bursa'ya giden görevli gibi tanıtan Ercan S. isimli bir kişi, feribot iskelesinde video çekiyor. "Devlet görevime engel olunuyor" diyerek hem feribot şirketini hem kamu kurumlarını hedef alıyor. İçişleri Bakanlığı'ndan Cumhurbaşkanlığı'na kadar herkese seslenerek bir kriz havası estiriyor.
Yelek var ama görev yok!
Oysa gerçek bambaşka! Feribot şirketi ne ücret talep etmiş ne de yangına karşı duyarsız davranmış. Sadece güvenlik gereği bu kişiden resmî bir kimlik veya görev belgesi istemiş. Ama ortada ne bir belge ne de bir resmî çağrı var. Kısacası ortada bir görevli değil, sahte bir algı söz konusu.
Videoyu izledikten sonra hem AFAD hem de feribot şirketiyle görüştüm. Ne bir yetki verilmiş, ne bir görev ne de bir yönlendirme var. Peki, o zaman şu soruları sormayalım mı: Bu yelek, bu telsiz ne amaçla takılmıştı Gerçekten yardım etmek mi yoksa ortalığı karıştırmak mı Yetkililer bu kişiyi derhal tespit etmeli, kamuoyunun kafasındaki soru işaretlerini ortadan kaldırmalı. Çünkü bu tavır yalnızca yanıltıcı değil, aynı zamanda riskli.
Gerçek gönüllüler yangının içinde ter dökerken, dijitalde bazıları sahte videolarla viral olmanın peşinde. Bu tip içerikler bilgi vermek için değil, algı yaratmak için üretiliyor. Amaç kamuoyunu yönlendirmek, hatta provoke etmek!
Bu yüzden vatandaşlar olarak daha temkinli olmalıyız. Resmî kaynaklardan doğrulanmamış hiçbir bilgiye itibar etmemeliyiz. Her yelek giyen görevli değildir. Gerçek görevli, kendini sosyal medyada değil, sahada yaptığı işle belli eder. Üstelik bir markayı hedef alarak kamuoyunu kışkırtmaya çalışmayı yalnızca sorumsuzluk olarak değil, düpedüz kötü niyet olarak görmek gerekir.
Bu tür paylaşımlar tehlikeli sonuçlar da doğurabilir. Çünkü güveni zedeler, kamu kurumlarını yıpratır, müdahaleleri aksatır. İki beğeni fazla alacağım diye yapılan bu girişimler, aslında yangına su değil, benzin taşır.
Unutmayalım: Bu gibi içerikleri sorgulamadan paylaşanlar da sorumlu tutulabilirler. Artık bireysel değil, kurumsal refleksler de devreye girmeli. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı'nın Dezenformasyonla Mücadele ekipleri ve Emniyet'in Siber Suçlar birimleri, bu tür içerikleri yayan hesapları yakından takip etmeli, gereğini yapmalıdır.