Belediyeler artık lezzette de yarışıyor

Son yıllarda yerel yönetimlerin yeni bir rekabet alanı doğdu: o da kısaca gastronomi. Artık şehirler sadece altyapı, ulaşım ya da yeşil alan yatırımlarıyla değil, mutfak kültürleriyle de yarışıyor. Her belediye kendi yöresel lezzetini öne çıkarma, şehir ekonomisini gastronomiyle canlandırma çabasında. Bu yatırımların hem üreticiye hem de turizm sektörüne önemli katkıları oluyor. İşte bu anlayışın en güzel örneklerinden birine geçtiğimiz günlerde Tarsus'ta tanık oldum.

Mersin Büyükşehir Belediyesi'nin ev sahipliğinde düzenlenen 4. Uluslararası Tarsus Festivali, tam anlamıyla bir lezzet şöleniydi. Şehrin tarihi atmosferinde gerçekleşen festival, bu yıl da rengârenk görüntülere sahne oldu. En çok ilgi gören etkinliklerden biri ise "Gastronomi Show"du. St. Paul Meydanı'ndan yayılan mis gibi kokuların kaynağı, MasterChef yarışmacılarıydı. Alican Sabunsoy ve Akın Kızıltaş, sahnede humusu avokadoyla buluşturup "Avokadolu humuslu bruschetta" hazırladı. Yöresel tatlara modern bir dokunuş kazandırdılar. Kızıltaş'ın "Festival çok güzel, insanlar cıvıl cıvıl" sözleri o günün enerjisini özetliyordu.

Meydanın her köşesinde hareket, her masada bir tabak mutluluk vardı. Alican Sabunsoy sahneden indiğinde herkesle sohbet etti. "Tarsus'un lezzetleri mutlaka yerinde tadılmalı" derken gözleri parlıyordu. Özellikle karakuş tatlısını öyle bir anlattı ki, herkesin aklında aynı şey vardı: gidip tatmak. Ardından sahneye Hasan Biltekin çıktı. Bu kez havayı portakal kokusu sardı. Biltekin, Mersin portakalıyla özel bir tiramisu hazırladı. "Tarsus'un zeytinyağı dillere destan" diyerek yerel ürünlere övgüler dizdi; biberli ekmek, kerebiç ve cezeryeyi anlattı, herkesle fotoğraf çektirdi.

Festival alanında karşılaştığım bir vatandaş, "Büyükşehir'in ücretsiz ulaşım hizmeti sayesinde alana kolayca gelebildik" dediğinde, organizasyonun ne kadar iyi planlandığını düşündüm. Çünkü bu tür festivaller sadece eğlence değil, aynı zamanda bir kalkınma modeliydi. Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer'in vizyonu, gastronomiyi turizmin en güçlü ayağı haline getiriyor. Artık Tarsus yalnızca St. Paul'ün kenti değil; aynı zamanda lezzetin başkenti olarak da anılıyor. Şehrin hikâyesi taş sokaklardan yükselen zeytinyağı kokusuyla birleşiyor. Ve o hikâye, her yıl biraz daha lezzetleniyor.