Hatay'ı her ziyaretimde içimde aynı duygu uyanır; sanki bir yaraya dokunur gibi… Geçen hafta 13. Antakya Uluslararası Film Festivali için gittiğim bu son seyahatte, o duygunun yanına bir de buruk bir umut eklendi. Depremin ilk gününden bu yana defalarca gidip geldiğim şehirde bu kez hafif de olsa toparlanma izlerini gördüm. Ama şehrin nefesini kesen iki büyük sorun hâlâ yerli yerinde duruyor: Toz bulutu ve trafik. Yağmur yağdığında çamurla boğuşuluyor, hava açtığında toz her yere siniyor. Bir de şehrin içinde dolaşan ağır tonajlı kamyonlar var; kurala uyanını görmedim. Üç gün boyunca tek bir trafik denetimine rastlamadığım gibi, önümde ihlal yapan hafriyat kamyonuna polis müdahale bile etmedi. Bu tabloyu görüp de "Bu şehre acilen dokunmak lazım" dememek mümkün değil.
Tozun gölgesindeki şehir
Festival kısmına gelince… Bu topraklar çok daha büyük bir kültürel desteği hak ediyor. Defne Belediye Başkanı Halil İbrahim Özgün, festivalden bir gün önce kaldığım otele uğrayıp lobide kısa da olsa sohbet etme nezaketi gösterdi. Festivale katılamadığı için üzgün olduğunu söyledi; partisinin genel kurulu nedeniyle Ankara'ya gitmesi gerekiyormuş ama "Başkan yardımcım ve ekiplerim burada, sizi yalnız bırakmadık" diyerek durumu özetledi. Bu yaklaşımı için ayrıca tebrik etmek lazım. Özgün'ü dinleyince enkazın ağırlığının sadece betonla ölçülmediğini bir kez daha anladım. "Asıl maraton 2026 yazından sonra başlıyor" dedi. İnşaatlar belli bir seviyeye gelince bu kez üstyapı, asfalt, park, mahalle düzenlemeleri… Yani şehrin yeniden nefes almasını sağlayacak bambaşka bir yük başlayacakmış. "Depremden önce beş yılda yapacağın iş beş birimse bugün 500 birim oldu" sözünü duyunca tablo daha da berraklaştı. Altyapı kırıkları, bozuk yollar, enkazın geride bıraktığı masraf… Hepsi belediyelerin sırtına ayrı bir yük olarak binmiş. Sadece Defne değil, Büyükşehir'in de aynı kaynak sıkıntılarını yaşadığı ortada. Türkiye Belediyeler Birliği'nden gelen iş makineleri değerli ama "Bu makineler pahalı, çoğu ithal; onlara bütçe ayırınca yapım işlerine para kalmıyor" cümlesi de tabloyu başka bir yerden özetliyor. Üstelik yol yapmakla iş bitmiyor; belediye binaları dâhil onlarca yapı yeniden inşa edilecek. Kamyonlar sahadan çekilmeden ne toz dinecek ne çamur. Özgün'ün "Şehir çamur-toz-çamur arasında sıkıştı" ifadesi aslında son beş yılın özeti gibi. Ona göre Hatay'ın 2029'dan önce tam anlamıyla normalleşmesi zor. Çünkü mesele sadece binaların ayağa kalkması değil; ticaretin canlanması, sosyal-kültürel hayatın geri dönmesi, insanların yeniden nefes alması da zaman istiyor.

15