Enflasyon ve faiz hedeflerine artık kimse inanmaz

TÜİK açıkladığı eylül ayı enflasyon rakamıyla, ekonomide işlerin yürümediğini ortaya koydu. Yıllık enflasyon rakamı yeniden yükselişe geçerken, sadece bu yıl değil, önümüzdeki yıllar için belirlenen enflasyon hedeflerine de artık inanılması mümkün değil.

Bu açıklamayla yatırımcıların faizle ilgili beklentileri de altüst oldu. Merkez Bankası'nın ekim toplantısında artık faiz indirimi yapması beklenemez. Geçen ayki gibi, ancak siyasi baskıyla faiz indirimi yaparsa; 1.5 puanlık indirimle yüzde 39'a inebilir. Bu takdirde ise 2026 Mart'ına kadar faiz indirimine gitmesi çok zor.

TÜİK'in yüzde 3.23 olarak açıkladığı aylık enflasyon rakamı, bu yılın sonunda yıllık enflasyonunun yüzde 30'un altına inme ihtimalini sıfırladı. Halbuki üç gün önce Cumhurbaşkanı Erdoğan, TBMM açılışında yıl sonunda enflasyonun yüzde 30'un altına ineceğini söylemişti. Artık yıl sonu enflasyonu için yüzde 31.5 tahmini konuşuluyor. Ekim fiyat hareketleri de eylül gibi olursa, yıl sonu rakamının daha da yüksek gelmesi kaçınılmaz.

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, gıda ve eğitimdeki fiyat artışları nedeniyle rakamın yüksek geldiğini belirterek, "Veriler dezenflasyonun devam edeceğini gösteriyor" dedi. Ancak dezenflasyondan ne kastettiği artık belirsizlik kazanmış durumda.

2023 yılında açıklanan OVP'de, 2025 yılında enflasyonun tek haneye inmesi hedeflenmişti. Bu hedef 2024'de yüzde 15.2'ye yükseltilirken, 2025 Ağustos'ta yüzde 24'e, geçen ay açıklanan OVP'de ise yüzde 28.5'e yükseltildi. Gelinen noktada artık yüzde 31-32 arasında gerçekleşmesi bekleniyor.

19 MART ETKİSİ

Demem o ki; Bakan Mehmet Şimşek dahil, ekonomi yönetimiyle ilgili artık kimsenin, enflasyonla mücadele konusunda söylediklerine inanılamaz. Dolayısıyla önümüzdeki yıl için belirlenen yüzde 16 hedefi şimdiden kadük oldu diyebiliriz. İktisatçılar, mevcut verilerden 2026 sonunda enflasyonunun yüzde 25'in altına ineceğini gösteren bir işaret alamadıklarını söylüyorlar.

Peki, hedeflerin altüst olması, sadece eylül rakamıyla mı oldu Aslında 19 Mart'la birlikte oluşan siyasi baskı ortamı, gelinen noktada sanıldığından çok daha önemli rol oynadı. Bu olayla birlikte faizler yeniden yükselirken, eriyen rezervleri yeniden kazanmak içtin ekonomi yönetimi özellikle kur üzerindeki baskısını azalttı. Halbuki; neredeyse sadece kurlar üzerinden bir enflasyonla mücadele yürütülüyordu. Kurlarda sözde uyanıklık yapıp; ihracatçılar için euroyu hızlı artırıp, "bakın dolar daha az artıyor" dediler. Ancak sepet bazında yüksek giden aylık kur artışları enflasyonda çok önemli olumsuz rol oynadı.

Tüketim ve harcamaların azaltamadıkları gibi arzı da artıramadılar. Siyasi krizin sertleşerek devam etmesi, uzun zamandır ihmal edilen tarım kesiminde, kuraklık ve donun getirdiği yüksek gıda fiyatları artışları işin tuzu biberi oldu. Temmuz-ağustosta yüksek çıkan enflasyonu "geçici" olarak nitelendirdiler ancak öyle olmadığı belliydi.