Tek güzel şey 3 puan

Bir tarafta teknik direktörü Sami Uğurlu'nun tribünde oturduğu Kasımpaşa, diğer tarafta takım kaptanı ve golcüsü Dzeko'yu yedek kulübesinde oturtan Fenerbahçe.

Bu şartlarda oynanan maçta enteresan görüntülere şahit oldum. Bunlardan ilk yarı için kısaca bahsedeyim. Maximin'in attığı golde 4 tane Kasımpaşa defansı bizim gibi onu seyre dalınca bedeline de katlandılar. Uzak köşeye güzel bir vuruş yaptı, golü attı.

Gelelim penaltı pozisyonuna. Maximin bireysel yeteneğiyle çocuk parkında yürür gibi ceza sahasına girip, topu çıkarttıktan sonra rakip gelip ayağına bastı ve penaltıya sebep oldu. Bu iki pozisyon, zor maçı kolaylaştıran en basit hataların ürünüydü.

Maçın geneline baktığımız zaman 2-0'lık skorun yanı sıra Mert'i pek sahada göremedim. Tıpkı Szymanski gibi. Bir de Nesyri var. 'Hava toplarında iyi' diyorlar ama havadan gelen topları mı bekleyeceğiz onun gol atması için.

O da dün sahada olmayanların başında geliyordu. En önemlisiyse; sen Fenerbahçe'sin, teknik adamın Avrupa'nın ilk 5'inde, üst düzey (!) yabancılarla dolu bir kadron var, seyircinin tribünlerde seni destekliyor, kendi evinde oynar gibi.

Kardeşim 2-0 galipken son 5 dakika artı 4 uzatmayla 9 dakika bir takım bu kadar kötü oynar mı! Kasımpaşa 3 tane pozisyona girdi ki bunların net ikisi gol olurdu. Şimdi diyeceksiniz ki bunları niye yazıyorsun kardeşim. Takım deplasmanda galip.

Haftaya cumartesi günü derbi var. Rakibin 3 tane transfer yaptı ve eski görüntüsünden epey üst düzeye çıktı. Sen böyle oynarsan o zaman niye bunları yazdığımı anlarsın.