Sihirbazların son numarası
Maç öncesi, gereksiz yere o kadar saha zeminiyle ve erteleme ihtimaliyle beynimizi meşgul ettik ki, adeta maçı unuttuk. Bunun bizim için bir tuzağa dönüştüğünü düşünüyorum.
İkincisi maçta erken gol bulup, rakibi çözme niyetiyle başladık ama golü bulan İzlanda oldu. Bu pozisyon bana 1996 Avrupa Şampiyonası'nda Alpay Özalan'ın düşürmediği Hırvat Vlaoviç'in pozisyonunu hatırlattı.
Abdülkerim'e bir fair-pyal ödülü verilir mi bilemem ama bir savunmacı olarak pozisyonun başından sonuna kadar hata yaptığını vurgulamak zorundayım. Bir defa daha pozisyonun başlangıcında avantajlı konumda olan kendisiydi, en azından rakibini düşürüp, sarı kart görebilirdi. Yapmadı.
İkincisi rakibin sağındayken soluna geçerek kaleye olan cepheyi kapatıp, onu açığa sürüklemek istedi ancak o anda kaybettiği zaman, rakibin golü giden dezavantajı oldu. Oysa sağından temaslı bir mücadeleye girişse savunmanın yerleşmesine imkan doğardı ki bunu da yapamadı.
Golden sonra Milli Takım'ın reaksiyonu çok iyiydi. İzlanda gibi kapalı savunmalara karşı bugüne kadar yaşadığımız sorunların aksine dün gece çok kolay ve net fırsatlar bulduk. Ama bu konuda en doğru adamlar, en yanlış vuruşları yaptı.
Daha sonra oyunu dengeleyen İzlanda da çok net ve tehlikeli fırsatlar buldu. Hele birisinde Uğurcan'ın sektirdiği top var ki, ikinci golü yemememiz şans, hakemin penaltı vermemesi ikinci bir şanstı. Yine soyunma odasına umduğunu bulamadan giden bir Milli Takım ve Montella'nın hamlelerine umut bağlamış Türkiye vardı. En azından kaybetmemeliydik.