Sevinsek mi!...

Fenerbahçe maçından önce Galatasaray'ı izledik. İnsan üzülüyor. Bu kadar büyük yatırımlar yapan takımlarımızın Avrupa'daki performansına bakınca isyan ediyoruz. Bu kadarını bizim çocuklar da yapar. O zaman gidip milyon euroları bu adamlara vermeyin.

Fenerbahçe'nin En-Nesyri'ye verdiği para, Twente'nin yarısı kadar. Ama bakıyoruz, adam net fırsatları gol yapamıyor. Neymiş, "kafa vuracakmış". Onun kafasını bekleye bekleye biz kafayı yedik.

Mourinho'nun geçmişine saygımız var. Elde ettiği büyük başarılarını herkes gibi biz de takdir ediyoruz. Ama bir takımla bu kadar oynanmaz. Her hafta değişik bir kadroyla çıkıp takım olma yolunda mesafe kat edemiyor. Bu nedenle de yıldızlar topluluğu Fenerbahçe, adı-sanı belli olmayan takımlara karşı garip garip oyun oynuyor.

Twente'nin golünü atan Michel Vlap'ın kafa vuruşu komikti. Mahalle topçusunun becerisinin bile gerisinde yere vurduğu kafa gidip gol oldu. Livakovic kurtarmasa, ilk yarı 2-0 olabilirdi. Koca ilk yarı boyunca Fenerbahçe'nin 1 adet isabetli şutu var. Ceza sahasına girme, topa sahip olma, pas yapma konusunda rakibin gerisinde bir 45 dakika. Üstelik soyunma odasına mağlup gidiyorsun. İnsan şaşırıyor.

Fenerbahçe gibi bir takımın bu kadar kötü olması açıklanabilir bir şey değil. Futbolcular kaliteli ama ne yaptıklarını kendileri de bilmiyor. Amrabat'ın asisti elbette muhteşemdi ama sadece asist yaptığı için söylemiyorum; çok kaliteli bir oyuncu. Ama takım oturmadığı için kişisel kalite çok fazla işe yaramıyor.

Twente deplasmanından alınan 1 puan başarı olarak gösterilebilir ama bana göre değil. Fenerbahçe Avrupa'da başarı istiyorsa, Mourinho'nun dediği gibi hedefi kupaysa bu maçlarda rakiplerine niyetini futboluyla göstermeli.