Şanssızlığın böylesi...
İlk maçtaki 2-1'lik mağlubiyet, altından kalkılması kolay bir skor değil. Uzatmaya gitmek için kazanmak, tur atlamak için de 2 farklı kazanmak lazım. Lille gibi savunmada çok güvenli bir takıma iki fark atmak da zor.
Tabii bunları düşünürken, kafanın arkasında bir de "Ya gol yersem altından hiç kalkamam" düşüncesinin verdiği rahatsızlık yatıyor. Özetle durum tam bir saatli bombayı andırıyor. Fenerbahçe, bu şartlarda çıktığı Kadıköy'de, müthiş taraftarının desteğiyle daha ilk dakikadan rakibin disiplinini bozmak, coşkusuyla boğmak istedi.
Ama Lille, oyun planlarından hiç vazgeçmedi. Onların plana olan sadakati, Fenerbahçe'nin işini de zorlaştırdı. Fenerbahçe, ön alanda kalabalık oyuncuyla baskıya gittiği zaman bile ayağa top yapıp çıkma kararlılığındaydılar.
Nitekim bunu başardıkları zamanlar da Fenerbahçe kalesini çok zorladılar. Bir savunma hatası, endişe duyduğumuz 'Çıkmaz Sokak'a sokabilirdi her şeyi. Neyse ki ilk yarıda yerinde müdahalelerle ve biraz da şansla böyle bir kaza yaşanmadı. Fenerbahçe cephesinde ise ilk yarıda daha pozitif bir oyun vardı.
Özellikle soldan Maximin'in getirdiği ataklar, Lille savunmasını zorladı. Mourinho'nun sahadaki şah damarı Mert Hakan, oyun katkısı kadar takıma psikolojik katkı ve motivasyon da pompaladı. Tribünlerle takım arasındaki enerji hatlarını doğru zamanda döşeyen isimdi.
Ama yine o Mert Hakan, ceza sahası önünde bomboş pozisyonda topu auta atarak Fenerbahçe'nin soyunma odasına galip gitme şansını tepti. Bazı olumsuzluklara rağmen ilk yarı Fenerbahçe etkiliydi, ilk yarıda yapamadığı tek şey goldü ve ikinci yarıda bunu yapması için umutluyduk.