Tam da beklendiği gibi bir maç başlangıcı oldu. Galatasaray kazanmak için istekli, kaybetmemek için de tedbirliydi. "3 puan" ne kadar harikaysa, "hiç puan" da o kadar sıkıntıya sokar.
"Kazanamıyorsan hiç olmazsa kaybetme" felsefesini göz ardı edemeyeceğin bir maç. Eksik çok ama maçtan önce Okan Hoca'nın da söylediği gibi sahaya 11 kişi çıkıyorsun.
İyilerin en iyileri oynamasa da sahadaki iyiler, kalite ve piyasa değeri açısından yine rakibi katlar. Öyleyse bahaneye sığınmadan oynayacaksın.
İlk yarı sonunda istatistik tablosuna bakıyoruz. Galatasaray yüzde 62, Union SaintGilloise ise yüzde 38 topla oynamış. Ama iki takımın da rakip kalelere attığı şut aynı, 1'er isabetli 7'şer şut.
İki takımın direkten dönün 1'er de topu var. Yani gol yiyenin daha çok risk alacağı ama bir o kadar da pozisyon üretme potansiyelini artıracağı bir tablo var.
Belçika takımı bu yarıda özellikle ön alan baskısında sertlik dozunu yükseltti. "Çetin cevizim" mesajı verdi. Hakem de onlara karşı kartlarda toleranslıydı.
En az 3 sarı kart göstermesi gerekirken onlara da bize de 1'er sarıyla devreyi kapattı. Okan Buruk maçtan önceki basın toplantısında rakibin uzun boyundan endişe duyduğunu söylemişti. Haklı da çıktı.
Özellikle savunmada hava topu almakta zorlandık. Ama onların kullandığı kornerleri savunmada başarılıydık. Hakem ikinci yarıda da Belçikalılar'a kıyak yapmaya devam etti.
David, bilerek ve isteyerek, kasten topu kontrol eden Uğurcan'ın ayağına bastı. En azından sarı... David'in ilk yarıdan sarısı var ve 10 kişi kalacaklar.
Ama hakem İspanyol hakem Jose Maria Sanchez oralı olmadı. İşte o oyundan atılması gereken David 3 dakika sonra golü attı, hocası da hakemin yapmadığını yapıp, onu oyundan aldı.

3