İlaç gibi geldi

Fenerbahçe bu sezonun en kötü maç başlangıcını yaptı. Öyle ki rakip Union Saint Gilloise neredeyse ilk 20 dakikayı Fenerbahçe yarı sahasında oynadı. Mourinho'nun böyle kritik bir maçta takımın genleriyle oynaması delice bir karar.

Tutarsa kahraman, tutmazsa 'hain' ilan edilecek bıçak sırtı bir durum. Kötü bir sonuç hem onu hem de Başkan Ali Koç'u tamamen topun ağzına koyar. Böyle dönüşümler kolay değildir. Üstelik bir de Kadıköy'de kaybedilen Galatasaray derbisinin verdiği güven problemi var.

Haliyle oyuncuların da ayakları titriyor. Savunmadan o kadar bam, bum top uzaklaştırdık ki Türk futbolunun 50 yıl öncesini hatırladım. Bu manzarayı bizim gibi Mourinho da çaresizce izliyordu.

Zira sahadaki tercihlerinin görüntüsü pek iç açıcı değildi. Bu bölümde rakibin yakaladığı yüzde yüz pozisyonlar ve kaleci Livakovic'in kurtarışları Fenerbahçe'yi ayakta tuttu.

Penaltıyı kurtardıktan sonra direkten dönen topta yediği golde ise yapacak hiçbir şeyi yoktu. 25'ten sonra Fenerbahçe'nin bir sihirli değnek dokunmuş gibi bütün görüntüsü değişti.

Sahanın tamamını kullanan, ayağa top yapan, sürekli boş alanlara kaçarak pas alternatifi yaratan bir takım izlemeye başladık. Maç da hem tribünler hem de bizler açısından daha keyifli hale geldi. Çağlar'ın dakikalardaki golü de işin balı kaymağı oldu. Golden sonra da Fenerbahçe'nin iyi oyunu bir süre devam etti.

Ama ilk yarının son bölümünde yine başlangıçtaki görüntüye geri döndük. Belli ki oyuncular soyunma odasına galip gitmek ve Special One'dan yeni çözümler duymaya muhtaçtı. Mourinho'nun ayarı ikinci yarı tuttu.