Hoplaya zıplaya!
Avrupa'daki tek temsilcimiz Fenerbahçe. O yüzden ayrı bir heyecanla maçı izlemeye koyuluyoruz. Ama son haftalardaki Fenerbahçe'den eser yok. Savunmada oyun kuran, orta sahada topu hızlı çeviren, kanatlardan ve göbekten etkili gelen Fenerbahçe'den eser yok.
Ön alan baskısı dersen asla organize değil. Her hattıyla dağınık bir görüntü ve bunun sonucunda yenilen saçma sapan bir gol. İnsan, rakibin hiçbir şey oynamadan gol atmasına iki defa üzülüyor.
Hani rakip kora kor bir mücadele ortaya koyar, atak yapar, pozisyona girer, gol atar dersin ki hak etmişlerdi.
Ama nedense biz, Avrupa maçlarında böyle kritik zamanlarda bir şekilde saçmalıyoruz. Ben bu durumu Fred'in yokluğuna bağlıyorum ama onunla ne kadar ilgili olduğunu ölçemem. Szymanski ve Amrabat ikilisi hem atakları yönetmede yetersiz kaldılar, hem savunmaya destekte geciktiler.
Djiku'nun 40 defa vursa biri gol olacağı pozisyonda beraberliği getirmesi bir şanstı ama hemen akabinde yenilen ikinci golün bir şanssızlık olduğunu söyleyemem. Çünkü Djiku, Mert ikilisi rakipleri savunmaya çalışırken, rakip bir anda 4 kişi olunca Mert hangisini savunacağını şaşırıyor.
Haliyle de gole engel olamıyor. O pozisyonda Amrabat ve Szymanski ikilisinden biri dönse, Mert öndekini kollamak yerine arkaya kaçan adamı takip ederdi. Ama dedim ya, dağınık bir görüntü ve ikinci kez geriye düşüş moral bozdu.
Fenerbahçe dün, ilk 45 dakikada sadece 10 dakika son dönemdeki pozitif görüntüsündeydi, onun dışında hep bir problemli duruş vardı.
Bu hem savunmada hem de hücumda böyleydi. Mourinho, ikinci yarı dokunuşlarıyla buna çözüm bulmaya çalıştı. En azından Talisca ile hücumu daha iyi organize edeceğini düşünüyordu. Olmadı. Ardından Maximin'i de sahaya sürdü.