Hayal alemi!

İlk 11 açıklandığında kimin nerede oynadığını çözmekle harcadık hepimiz vaktimizi. İsmail Yüksek'i stoperde, yanında da genç kardeşimiz Yusuf Akçiçek'in oynadığını görünce 'Bizi neler bekliyor acaba' diye içimden geçirdim. İstenmeyen Samet'in bile aranacağı bir maçın olacağı kesindi. Ne oynadığını ve ne yapmak istediğini bilmeyen takım, ilk yarım saatte tel tel döküldü. Danimarka temsilcisi 2-0'ı buldu ama peşinden farkı da artırabilirdi.

Golleri yedikten sonra kıpırdanan bir takım görüntüsü oldu. Batshuayi attı, peşinden Sebastian. Ama Polonyalı'nın golü futbol kurallarına dahil değildi. kinci yarıya başlarken 'takım toparlanmıştır herhalde' derken, senaryo başa döndü. Bu kadar rahat geçilebilen merkez orta saha, stoper hattı ve birbirinden kopuk Fenerbahçe gerçekten iç burkuyordu. Topa hükmeden Fenerbahçe, istediğinde gelip atan ise bir soğuk iklim takımı sahadaydı. Batshuayi şans bulamamasına nazire yaparcasına golü arayan, en çok savaşan isimdi.

İsmail hocanın tercihleri ve yaptıkları, sahada yaşananlar hayal aleminde bile çizilemeyecek kadar tuhaftı. TL'ye çevirdiğinde hayal bile kuramayacağın bedel ve maaşla alınan Cengiz, havalimanındaki takım elbiseli ve iddialı açıklamalarından çok uzağındaydı. İkinci yarıya çıkmaması gereken bir arkadaşımızken sahanın en çok zorlayan ismi Batshuayi'nin de kenara gelmesi hayal aleminin başka bir ürünüydü. Söylenecek söz, yazılacak bir kalem kalmadı geriye.