Geçti Bor'un pazarı!
Yazıya Diego Carlos'la başlamasam hatırı kalır. Bu adamı bulup getirenleri tebrik ediyorum. Müthiş güçlü bir çocuk. Futbol oynamaktan pek haberi yok ama bütün güreş tekniklerini biliyor.
Peşrev, elense, boyunduruk... Ne ararsan var! Haziran sonu yapılacak Kırkpınar'a hazırlansa altın kemeri kesin Brezilya'ya götürür.
İkinci sözüm dahi hocamız Mourinho'ya! Gerçekten her maça farklı bir 11 çıkartma konusundaki dehasını tebrik ediyorum. Dün de bu konuda ne kadar mahir olduğunu gördük. Hocamız dün de hakemleri beğenmedi. Dzeko'nun düştüğü pozisyonda sanırım VAR hakemi ceza sahası dışında olduğu için orta hakemi çağırmadı.
Türk hakemlerine her türlü hakareti yapan Mourinho, VAR hakeminin vatandaşı olduğunu unuttu sanırım, ona da saydırdı. Oyun kuralları Diego Carlos ve Talisca'nın ikinci sarıdan atılmasını söylüyor.
İlk yarıda Fenerbahçe 9 kişi kalabilirdi. Hakem Burak Pakkan tercihini Mourinho'nun memnun olacağı şekilde yaptı. Yine de yaranamadı. İkinci yarıda Portekizli VAR'ın çağırmasına rağmen Pakkan penaltı olmadığında ısrar edince, yine Mourinho'nun hakaret içerikli 'deli-dolu' hareketlerine maruz kaldı.
Elbette her şey kötü değildi dün. İlk alkışım Mert Müldür'e. Beşiktaş maçındaki hatasından sonra dün Fenerbahçe'nin en iyisiydi. Harika bir de gol attı. Ama işte Beşiktaş mağlubiyetinden sonra pek bir anlamı olmuyor. Zira lig ikinciliği (!) zaten garanti.
İkinci alkışım da Skriniar'a. Onu gol attığı için değil, takıma ruh kattığı için alkışlıyorum. Müthiş bir karakter. Arkadaşlarına ilham vermek, onları ayağa kaldırmak için her şeyi yapıyor. Ama ne yazık ki kiralık ve sezon sonu onu da tutmak zor.
Açıkçası dün bu iki istisna oyuncu dışında gibi bizim de F.Bahçe gibi tadımıztuzumuz yoktu. Bütün Fenerbahçeliler'in benimle aynı hisleri paylaştığını biliyorum.