Benim için çok özel bir gece
Kadıköy'de Fenerbahçe-Anderlecht maçını izlerken eski günleri yadettim. 1978-79 sezonuydu. Kadıköy'de Anderlecht'le özel maç oynamıştık ve 3-0 kazandığımız maçta son golü ben atmıştım.
Diğer goller Cemil Turan ve Raşit Çetiner'le gelmişti. Sonra adamlar beni takip etmeye başlamışlar, Hertha Berlin'e transfer olduktan sonra da beni istediler, Belçika'ya gittim.
Nasip oldu Belçika'da şampiyonluk yaşadım. Bu aynı zamanda bir Türk oyuncusunun Avrupa'da ilk şampiyonluk kupasıydı. Fenerbahçe ve Anderlecht'te şampiyonluk yaşamış tek oyuncu olma şerefine de nail oldum.
O günleri yad edince şartların ne kadar zor olduğunu da hatırlatmadan geçemeyeceğim. O dönem yurt dışına 3 yılda 1 çıkış izni vardı. Milli sporcu olarak müsabakalara gidenler ve konser için çıkan sanatçılar hariç, öyle her yıl transfer yapma şansın yoktu.
3 yılda 1 çıkabilirdin. Ve o günlerden bugünlere geldik. Geriye dönüp baktığımda ülke fersah fersah ileri gitmiş ama ne yazık ki futbolumuz hala yerinde sayıyor. Rusya'yı saymazsak nüfus olarak Avrupa'nın en büyük ülkesi olsak da futbol olarak hala Belçika ve Hollanda gibi ülkelerle boy ölçüşmeye çalışıyoruz.
UEFA klasmanında ilk 10'da yer almak için çırpınıyoruz. İşte bu duygularla maçı izlemeye koyuldum. Fenerbahçe'den bu gece çok umutluyum ve ilk maçta turu geçecek avantajı alacağına inanıyorum. Zaten maça da çok iyi başladık.
Taraftarın da desteğiyle kurduğumuz baskıyla golü de bulduk. Ama sonra anlamsız bir geri çekiliş ve Anderlecht baskısı... Neyse ki bu bölümü kalecimiz İrfan Can'ın yüzde yüzlük bir pozisyonu kurtarması ve şansımızın da yardımıyla gol yemeden atlattık.
Sonra da ilk golün kahramanı Yusuf Akçiçek'in harika asistiyle gelen Dzeko golünü izledik ve soyunma odasına iki farklı önde gittik. Burada Yusuf Akçiçek'in performansına özel bir övgüde bulunmak istiyorum.