Benim de bir fikrim yok...

Dün Zagreb maçının Fransız hakemini izleyince, içim ferahladı. Zira ben sadece bizim hakemlerin 'Futbola Fransız' olduğunu sanıyordum. Dün gördüm ki Jerome Brisard da Fransız! İlk yarıdan birkaç örnek.

Adam Fenerbahçe'ye taç attırmadan soyunma odasına gitti. En-Nesyri gole giderken kendini yere atan rakip oyuncunun tedavisi için pozisyonu kesti. Sağlık her şeyden önemli elbette ama bizim de ruh sağlığımızı bozmaya hakkınız yok.

Ayrıca bütün faul kokan ikili mücadelelerde takdir haklarını rakipten yana kullandı. Bazen bizimkiler de kendini kolay yere attı. Çok kızıyorum. O seni ittiğinde düşüyorsan, daha güçsüzsün demektir. Niye rakip değil de sen yere düşüyorsun.

Sen ayakta kal, o hakemden medet umsun! Hani bu olumsuzlukları yazdım diye, Fenerabahçe'nin 'Sütten çıkmış ak kaşık' olduğunu sanmayın. Yahu arkadaş Dinamo Zagreb'de kim! 300 milyon euro değerinde takım kurmuşsun, rakip 79 milyon euro.

Yani terazinin kefesine koysan 4 katından ağır. Yedek kulübesindekileri satsan 2 tane Zagreb kurarsın. Elbette futbolda kağıt üzerindeki değer maç kazanmıyor. Ama arkadaş "Ağırlığınızı" koyun sahaya. Niye tedirgin ve özgüven sorunu yaşıyorsunuz.

Koskoca Fenerbahçe'nin formasını giymenin verdiği bir gurur bir savaşçı ruh arıyor insan. Zagreb karşısında ayaklarınız titrer, panik yaparsanız yakışır mı Adamlar resmen Fenerbahçe'nin hediye ettiği golle öne geçtiler.

Onların da doğrusu gol atası yoktu ama Fenerbahçe ikram edince de ne yapsınlar! Allah'tan Szymanski cevap verdi de utanç tablosu skor tabelasında kalıcı olmadı. Gol duran toptan geldi.