Kurumlar kalıcı, basın emekçileri geçici...

Vefa, bu kelimenin anlamı çok büyük. O kadar büyük ki, geçmişte bir gazetede birlikte yıllarca dirsek çürüttüğün büyüğün veya kardeşin, yaşamını yitirince unutulup gidiyor. Ölüm haberi kısacık geçiştiriliyor, vefasızlık örneği sergileniyor. Çok ama çok üzücü bir durum... Aydın Engin, yılların gazetecisi, emektarı, basının yükünü çekenlerin başında gelirdi. Ancak, geçmişte çalıştığı Cumhuriyet'le yaşıt bir gazetenin en zor günlerinde, yazı işleri müdürlüğü ve yazarlık yapmıştı. Sevecen, candan ve esprili yaklaşımıyla herkesin haklı takdirini kazanmıştı kurumda. Ancak bir süre önce aramızdan ayrıldı. Gelin görün ki, o çalıştığı gazete iç sayfada kısa bir haberle geçiştirdi Aydın Engin'in vefat haberini. Diğer birçok gazete ve internet siteleri, geniş vermelerine rağmen... Gazetenin başında yönetici konumunda olabilirsiniz. Şu anda söz sahibisiniz, ancak bugünlerin geçeceğini aklınıza getirmiyorsunuz. Kurumlar kalıcı, çalışan basın emekçileri geçici. Yarın nerede, hangi şartlarda çalışacağını hiç kimse bilemez. Aydın Engin'le dirsek çürüttüğüm yılları unutmayacağım. Ona haksızlık yapan yöneticileri de tabii ki. Mekânı cennet olsun... Bu arada, Aykut Küçükkaya'ya da yeni görevinde başarılar diliyorum...Bergen ve Mustafa Bakdur...Bergen, 70'li yıllarda İzmir'deki gazinolarda sahne alırdı. Söylediği şarkılarıyla, güzelliğiyle herkesi kendine hayran bırakırdı. Adı şu günlerde filmiyle yine anılıyor ancak, o yıllarda onu şöhrete götüren, elinden tutan kişi, şimdiye kadar hiç gündeme gelmedi. Hiç kimse de o ismi bilmiyor. Şimdi size o kişiyi tanıtıyorum... Adı, Mustafa Bakdur. Gazeteciliğe gönül vermiş bir duayen. Asıl mesleği kameraman olan Bakdur, Ticaret Gazetesi'nin çalışanıydı. Ancak, Ege Telgraf Gazetesi'nin de magazin haberlerini değerlendirirdi. Özellikle de Bergen'in sık sık haberlerini yapar, gündemde tutardı. Kendisine takılırdım, "Mustafa, Bergen senin sayende meşhur oluyor, ancak kimse seni tanımıyor"