Perşembe akşamı Avrupa maçlarımızı seyrederken İtalyan yönetmen Sergio Leone'nin unutulmaz spagetti Western'i "İyi, Kötü, Çirkin" filmi geldi aklıma. Fenerbahçe'nin önemli eksiklerine rağmen Slavia gibi Avrupa'nın en formda takımlarından birini deplasmanda yenmesi çok iyiydi. Galatasaray'ın AZ karşısında ikinci yarı sergilediği oyun ve ilk sekiz yolunda kaybetmeden dönmesi de gayet iyi oldu. Beşiktaş'ın vasat Maccabi'ye yenilirken, bütün hatlarıyla tel tel dökülmesi kötüydü. Van Bronckhorst'un performansı daha da kötüydü. Aynı maçta Maccabi'nin ilk golünü atan Kanichowski'nin gol sevinci sırasında İsrail bayrağını ve gökyüzünü işaret etmesi çirkin oldu. Ancak asıl çirkinlik coğrafi açıdan Avrupa'da bile olmayan, 'egemenlerin şımarık çocuğu' İsrail'in takımıyla hem suçlu hem güçlü misali tarafsız sahada oynamak zorunda bırakılmamızdı tabii. Beşiktaş sırf bunun için bile canla başla mücadele edebilmeliydi. Avrupa'daki son maçlar nefes nefese geçecek. Üç takımımız için öne çıkan noktalara gelince... Galatasaray maçların belli bölümlerinde kopuk kopuk oynamaya başladı. Okan Buruk üçlü savunma tercihiyle ciddi şekilde risk alıyor. Fenerbahçe toparlanıyor. Kulübenin de devreye girmesiyle geniş kadronun avantajı sahaya yansıdı. Mourinho da ilk haftalara göre çok daha iyi durumda. Beşiktaş açısından işler kötü gidiyor. Futbolcuların mücadele gücü bir yana motivasyonu da yerle bir olmuş. Söylenecek fazla söz yok. Çanlar 'Gio' için çalıyor!
SÖZÜNÜZ SİZİ ESİR ALIR
Beşiktaş Başkanı Hasan Arat, geçtiğimiz mayıs ayında seçim çalışmaları için ekrana çıkıp, "Üç yıldır kasım ayında lige havlu atıyoruz, bu durum kabul edilemez" demişti. Aynı durum dördüncü yıl Arat'ın başına geldi. Boşuna dememişler "Söz ağızdan çıkana kadar senin esirindir. Ağzından çıktıktan sonra sen onun esiri olursun" diye... Saha sonuçları kötü olunca iç çekişmeler de su yüzüne çıktı. Gece yarısı mesajla görevden almalar, açıkçası Beşiktaş geleneklerine yakışmadı. Yönetim içinde transfer üzerinden kamplaşmalar başladı. Mali sorunlar arttı. Elbette bunlar günübirlik sorunlar değildi ama takım dört lig maçında bir puan alınca güneş balçıkla 'sıvanamadı'. Hasan Arat gelinen noktada önce Futbol AŞ başkanlığını bıraktı ardından tüm görevlerinden istifa etti. Hüseyin Yücel "yetkisiz etkili" olmak yerine, "etkili ve yetkili" oldu. Yücel, ilk seçimde aday olabilmek için devre arasında iki, üç sağlam takviye yapma sözü verecektir. Elbette başka adaylar da çıkacaktır. Ancak borç çok arttı. Tünelin ucundaki ışık azaldı. Maccabi yenilgisi bardağı taşırdı. Gio da bu yazıyı yazarken, her an yollanabilir haldeydi. Kenarda zaten Serdar Hoca var. Ömrü yeter ve Hatay maçında puan kaybetmezse Fenerbahçe derbisi Gio'nun son şansı olur. Puan kaybı halinde Sergen Yalçın göreve getirilir. Evet, Beşiktaş sıkıntılı günler geçiriyor ama büyük takımlar böyle günleri aşmayı bildikleri için büyüktür. Bu günler de geçer. Önemli olan değerleri koruyabilmektir.