Ender fikirler

TARTIŞMASIZ GALATASARAY

Galatasaray bir Mayıs ayını daha iki kupayla kapatıyor. Sarı-Kırmızılı takım geçtiğimiz Çarşamba günü on dokuzuncu Türkiye Kupasını müzesine götürürken, Pazar günü de yirmi beşinci şampiyonluğa ulaşarak beşinci yıldızı takmayı hak kazanan ilk takım olma başarısını elde etti. Son on yılda beş, son yirmi yılda on ve son otuz yılda on beşinci şampiyonluk bu. Yani iki yılda bir kez ligi kazanmayı başarmış sarı-kırmızılılar. Bu öyle sıradan bir başarı değil. Yönetim, Teknik ekip, Futbolcular ve camianın topyekûn ele ele vererek ulaştığı planlı bir başarıdan söz ediyoruz. Saha başarısı önemli ama bu başarıda çok büyük bir birliktelik ve Galatasaraylılık ruhu olduğunu da es geçmeyelim. Osimhen gibi bir dünya yıldızının kiralık olmasına rağmen, takımı bu denli sahiplenmesindeki aidiyet de işte bu birlikteliğin sonucudur. Galatasaray yelkenlerini rüzgârla doldurdu gidiyor. Şampiyonlar Ligi gruplarına doğrudan katılmak da maddi ve manevi anlamda büyük bir ivme kazandıracaktır. Tabii şimdilerde herkes Osimhen kalır mı, gider mi diye papatya falı açıyor. Sanırım bu sorunun cevabını almak için bir süre daha beklememiz gerekecek. Benim duyumum ayrılma ihtimalinin kuvvetli olduğu yönünde. Ama rüzgâr yine de yön değiştirebilir. Muslera ayrılmak da kararlı olduğu için kaleci arayışı da hız kazandı. Yerli değil, yabancı kaleci olacak. Emiliano Martinez kuvvetli aday. Andriy Lunin'in ismi de geçiyor. Ancak Bulka ya da Santos'tan bahsedildiğini hiç duymadım. Transferi daha çok konuşacağız ama yukarıda vurguladığım gerçeğin altını çizerek bitirelim. Galatasaray tartışmasız bir şekilde sezonu forse etmiştir. Eğer Beşiktaş ve özellikle Fenerbahçe bu sezon da doğru planlama yapamazsa, Galatasaray Türkiye'nin Bayern Münih'i olma yolunda son viraja girmiş olacak. Özetle dört büyük yerine, tek büyük söylemine doğru yol alıyoruz.

SEÇİM AMA NE ZAMAN

Fenerbahçe Başkanı Ali Koç Eylül ayında Olağanüstü Seçimli Genel Kurula gitme kararı aldıklarını açıkladı. Eylül ayının, hem yeni sezon öncesi transfer çalışmalarını sekteye uğratmamak, hem de ekonomik özgürlük sağlayacak hamleleri planlandığı gibi yapabilmek için doğru zaman olduğunu söyledi. İmza kampanyasını ise geri dönüşü olmayan yaralar açacak bir girişim olarak niteledi. Bunların hepsi ilk etapta kulağa hoş geliyor. Ancak bazı önemli detaylar var! Her şeyden önce imza toplamak demokratik bir hak olsa bile yönetimi bu şekilde seçime götürmek bence de Fenerbahçe'nin genlerinde olmayan, tatsız bir durum. Elbette karşıt düşünce olarak, "başka seçenek kalmadı" diyenler çıkabilir. Onlara sadece bir yıl önce seçim yapıldığını ve genel kurulun Aziz Yıldırım gibi bir isme rağmen Ali Bey'i başkan seçtiğini hatırlatmak isterim. Ali Koç o tarihte de şimdi olduğu gibi sportif olarak başarısız değil miydi Demek ki daha iyi düşünmek, daha titiz karar vermek gerekiyormuş! Gelelim bugüne... Ali Koç bir dip dalgası ile Aziz Yıldırım gibi efsanevi bir başkanı koltuğundan etmeyi başarmıştı. Şimdi aynı dip dalgası kendi aleyhine çalışmaya başladı. Yedi yıllık birikim bardağı taşırdı. Şu noktadan sonra bu tepkisel hareketin önüne geçmek zor olur. Elbette sansasyonel transferler, ekonomik hamleler ve şampiyonlar ligi vizesi taraftarın gönlünü çelebilir. Peki, genel kurul üyeleri bunlarla yetinir mi Eylül ayında yapılanlar, Mayıs ayında şampiyon olmaya yetecek diye bir garanti mi var Ya yeni bir başkan seçilirse Başkasının kurduğu takım ve teknik ekiple çalışmak zorunda kalmanın anlamı ne Oysa bir ay sonra seçim yapılsa, Ali Bey yine aday olsa, karşısına güçlü aday ya da adaylar çıksa ve demokratik süreç tıkır tıkır işlese camianın nabzı düşmüş olur. Transfer çalışmaları yine de pekâlâ yürütülebilir. Sonuçta önemli olan kişilerin değil, Fenerbahçe'nin menfaati değil mi Bu saatten sonra duygularla değil, akıl ile hareket etmek gerek.