Amerika Birleşik Devletleri 30,4 trilyon dolarlık gayrisafi yurt içi hasılasıyla dünyanın ekonomik süper gücü. Bu dev pastanın yaklaşık 10 trilyon dolarlık dilimi ise yalnızca bir şehirde, New York'ta dönüyor. Yani küresel ekonominin kalbi, hâlâ Manhattan'ın gökdelenleri arasında atıyor. Ancak son günlerde New York'un gündemi, paradan çok siyaset. Müslüman Zohran Mamdani, New York'un yeni belediye başkanı oldu. Kent için ilk olan bu durum sadece New York'un değil, Washington ve Tel Aviv'in de dikkatini üzerine çekti. Zira seçim sürecinde Mamdani'nin rakibi Andrew Cuomo, Lauder, Ackman, Walton gibi güçlü Yahudi ailelerin desteğini arkasına almıştı.
Buna rağmen sandıkta kaybetti. Bu tablo, bazı çevrelerde "New York'ta dengeler değişiyor mu" sorusunu gündeme getirdi. Çünkü uzun yıllardır kentte Yahudi lobisinin güçlü olduğu biliniyor. Kamuoyunda Netanyahu'ya yönelik tepkiler, Cuomo'nun elini zayıflatıyordu. Zira Cuomo, Netanyahu'nun yakın dostu, danışmanı ve avukatıydı. Seçim sonrası yaşananlar da bu değişimin sinyallerini veriyor. 26 Yahudi ailesinin bazı üyeleri New York'tan ayrılma kararı aldı. Kentin önemli isimlerinden İtfaiye Komiseri Robert Tucker'ın istifası da bu tabloya eklendi. Şehrin yönetiminde yaşanan bu sarsıntılar devam edecek. Mamdani'nin, Yahudi lobisine karşı sert söylemleriyle tanındığı bir gerçek.
Bu nedenle önümüzdeki dönemde finans çevrelerinin nasıl bir tavır alacağı, şehirdeki ekonomik düzeni de doğrudan etkileyecek. New York gibi küresel sermayenin merkezinde bu tür gerilimlerin sonuçları hiçbir zaman sınırlı kalmaz. Sonuç olarak, New York bugün sadece bir belediye başkanını değil, aynı zamanda gelecekteki ekonomik ve toplumsal yönünü de seçti. Paranın merkezi olarak mı kalacak, yoksa siyasetin sert rüzgârlarına mı kapılacak Cevabını kimilerine göre Wall Street, kimilerine göre ise sokaktaki New Yorklular belirleyecek.
AVRUPA BORÇLAR BİRLİĞİ
Avrupa'nın parlak refah hayali, giderek büyüyen bir borç kabusuna dönüşüyor. Avrupa Birliği'nin 2025 yılı ikinci çeyrek rakamları açıklandı: tablo, sanıldığından çok daha karanlık. Birliğin toplam kamu borcu 15 trilyon 47 milyar euroya ulaştı. Yani Avrupa'nın en güçlü ekonomileri bile artık "borçla yaşamayı" bir sistem haline getirmiş durumda.
Kamu borcunun GSYH'ye oranında başı hala Yunanistan çekiyor: yüzde 151,2. Onu İtalya (%138,3), Fransa (%115,8), Belçika (%106,2) ve İspanya (%103,4) izliyor. Avrupa'nın güneyinden kuzeyine yayılan bu tablo, "borçlu Avrupa" kavramını artık sadece bir ekonomik terim olmaktan çıkarıyor. Buraya bir Türkiye notu da ekleyelim.
Türkiye'nin kamu borcunun GSYH'ye oranı yüzde 26'ya geriledi. Tekrar Euro Bölgesi'ne dönersek toplam borç/GSYH oranının 2025'te %87,8'den 2030'da %92,2'ye çıkacağı öngörülüyor. Yani Avrupa, kendi ekonomik geleceğini şimdiden ipotek altına alıyor. Finans uzmanları arasında yaygın kanaat net: "Ve Avrupa batıyor." Kısacası Avrupa'nın sorunu sadece ekonomi değil; bir vizyon krizi. Eğer bu kriz çözülemezse, "borçlar birliği" diye anılacak.
'İŞ'TE YENİ MODA!
Plaza modası tarihe mi karışıyor Görünen o ki evet. Bir zamanlar ciddiyetin ve profesyonelliğin sembolü sayılan takım elbiseler, artık yerini spor ayakkabılara, oversize tişörtlere ve bol pantolonlara bırakıyor. COVID-19 pandemisi ile evden çalışma dönemi, hepimize "rahatlık" kavramının lüks değil, verimlilikle de doğrudan ilişkili olduğunu gösterdi. Ofis koltuklarında otururken bile sweatshirt giyen bir nesil doğdu. Küresel işe alım platformu Indeed'in verilerine göre, birçok şirket artık bu yeni giyim anlayışını benimsiyor.
"Casual Friday" kavramı neredeyse haftanın her gününe yayıldı. Bu dönüşüm, iş kültürünün kökten değiştiğinin de göstergesi. Z kuşağı ve Y kuşağı artık yalnızca maaşa değil, kendini ifade edebileceği, kimliğini saklamak zorunda kalmadığı iş ortamlarına önem veriyor. Teknoloji sektörü bu konuda öncü oldu; hoodie'li yazılımcılar, start-up kurucuları, sneaker'lı yöneticiler... Hepsi iş dünyasının yeni yüzünü temsil ediyor.

4