Vatikan Devlet Başkanı Papa 14. Leo'nun ilk yurtdışı ziyaretini Türkiye'ye yapması, dünya genelinde sadece diplomatik değil tarihsel bir jest olarak yorumlandı. Papa'nın Ankara'dan sonra İstanbul'a, ardından da Hristiyanlık tarihinin en önemli dönemeçlerinden biri olan İznik'e gitmesi, "yeni papalık döneminin pusulası" oldu. Papa'nın 325 yılında Roma İmparatoru Konstantin tarafından düzenlenen ve erken Hristiyanlık tarihinde bir dönüm noktası sayılan İznik Konsili'nin 1700'üncü yılı için İznik Gölü kıyısındaki su altı bazilikasında ayin yönetmesi ise bu ziyaretin önemli anlarından biriydi. O ayinden bir gün önce hazırlıklar sürerken İznik'te üç kardinalle sohbet etme fırsatı buldum.
Anlatılanlar hem diplomasiye hem de Vatikan kültürünün derinliklerine ışık tuttu. 8 Mayıs 2025'te seçilen ve tarihte ilk kez ABD doğumlu olan Papa 14. Leo'nun selefi Francis kadar "moda düşkünü" olmadığı biliniyor. Kırmızı ayakkabıları yok, ünlü İtalyan markalarının özel dikim tekliflerine meraklı da değil. Hatta beyaz takke "Zucchetto" için bir moda eviyle çalışmıyor. Fakat kardinalin aktardığına göre beklenmedik bir şey olmuş. Papa, ünlü İtalyan terzi Raniero Mancinelli'yi bizzat aramış. İznik'te giydiği Papalık cübbesinin ipek olmasını istemiş. Zucchetto için ise Bursa'dan getirilen ipek kumaşın kullanılmasını talep etmiş. Kırmızı Mozzetta için İtalyan ipeğinde karar kılmış. Kardinale göre bir Papa'nın terziyi bizzat araması duyulmamış bir şey. Yani Papa 14. Leo'nun tercihi bir kıyafet detayı değil; Türkiye'nin tarihsel ve kültürel mirasına dair bir saygı duruşuydu. Bursa ipeğinin seçilmesi bir sembol, İznik'e götürülen Zucchetto ise sessiz diplomatik jestti. Kardinalin verdiği bir başka bilgi, Vatikan'ın Türkiye'ye bakışındaki tarihsel sürekliliği gösteriyordu. Sistine Şapeli'ndeki bir freskte depreminde yıkılan Aziz Neofitos Kilisesi'nin, İznik Konsili'nin toplandığı yerin tam üzerine kurulduğunun yazdığını söyledi.
Bu detay derin bir tarihsel hafızayı anlatıyor. Papa'nın 1700 yıl sonra ayini bitirdiği o an sadece takvim etkinliği değildi. Bursa ipeğiyle dikilen bir Zucchetto, su altında yükselen bazilika, Sistine Şapeli'nden İznik'e uzanan freskler... Tüm bunlar Türkiye'yi merkeze koyan bir anlayışın işaretleri. Ziyaret, tarihin ipekten bir iplikle yeniden dikildiği bir "an" oldu. Gündelik telaş içinde unuttuğumuz bir gerçek var: Yaşadığımız her an bir daha geri gelmiyor. Japonların "Ichigo Ichie" dediği, kelime anlamıyla "bir an, bir kez" fikri tam da bunu anlatıyor. Çay seremonisinin zarafetinden doğmuş bu felsefe kısacık bir anın bile aslında kocaman bir hazine olduğunu söyler bize.
İtayan tarihçiler bu ziyareti "özel bir an" diye yazdıysa, sebebi yaşananların yalnızca önemli olması değil aynı zamanda özel olmasıdır. Papa'nın İznik ziyareti 198 ülkede canlı yayınlandıysa, o an da tarihtir. Belki de Ichigo Ichie'nin güzelliği tam da burada gizli: Büyük olaylarda da küçük anlarda da aynı hakikati fısıldıyor bize. Kahvemizi yudumlarken, bir dostla göz göze gelirken ya da dünya liderlerinin attığı sembolik bir adımda... Her özel şey bir kez oluyor, sonra sessizce tarihe karışıyor. Belki de yapmamız gereken tek şey: O an gelmişse, değerini bilmek.
MOORE VE TÜRKİYE
Richard Moore... Türkiye'yi yakından takip edenlerin hafızasında özel bir yere sahip bir isim. Henüz genç biri olarak İstanbul'da Türkçe öğrendi, sonra İngiltere'nin Ankara büyükelçiliğine kadar yükseldi. O dönem Türkiye'de görev yapan İngiliz diplomatların ülkelerinde hızlıca yükseldiği hep konuşulurdu; Moore buna en güçlü örneklerden biri oldu. Ve nihayetinde MI6'nın, yani İngiltere dış istihbaratının tepesine oturdu. Beş yıllık görev süresinin ardından Ekim 2025'te veda eden Moore, Financial Times'ın geleneksel yemeğinde dikkat çekici açıklamalar yaptı. Daha ilginci, buluşma için Londra Soho'da bir Türk restoranı seçti. Financial Times da bu tercihi kabul etti. Moore'un Türkiye'ye olan duygusal bağını bilenler için aslında sürpriz sayılmazdı. Moore'a göre Türkiye, coğrafi konumu ve tarihsel birikimi nedeniyle uluslararası düzendeki yerini hiçbir zaman kaybetmedi.

9