Amerika Birleşik Devletleri'nde gerilim artık her yerde hissediliyor. Utah'ta yaşanan silahlı saldırı ve Trump'ın yakın arkadaşı aktivist Charlie Kirk'ün öldürülmesi, ABD siyasetinnde yeni gerilimlerin önünün açtı. Donald Trump'ın bu olay sonrası yaptığı sert açıklamalar, sıradan bir tartışmasının çok ötesinde. Bu, bir savaş ilanı. Üstelik 'Açık' bir savaş. Trump'ın hedefinde yine tanıdık bir isim var: George Soros ve oğlu Alexander. "Amerika'yı paramparça eden psikopat bir grup" olarak nitelediği bu yapı için RICO (Örgütlü Suçlarla Mücadele Yasası) kapsamında yargılanma çağrısı yapması, bugüne kadar alttan alta süren mücadeleyi aleni bir çatışmaya dönüştürdü. Bu açıklama sadece bir siyasi restleşme değil, aynı zamanda Trump'ın ikinci başkanlık dönemine dair niyetlerinin de açık bir fragmanı.
Alexander Soros'un Açık Toplum Vakfı'nın başına geçmesiyle birlikte, bu yapı yeniden radar altına girmişti. Kamala Harris'e verdiği açık destek, Hillary Clinton cephesine yakınlığı ve Demokrat cephedeki etkisi, Trump cephesinde bir öfke patlamasının yolunu hazırlıyordu.
Ancak bu öfkenin şimdi "örgütlü suç" çerçevesine alınması, basit bir hamlesi değil; bir dönemin hesaplaşması. Açık Toplum Vakfı'nın, ABD iç siyasetinde oynadığı rol, Cumhuriyetçiler tarafından uzun süredir eleştiriliyordu.
Ancak ilk kez bu ölçekte bir "devlet refleksiyle" karşılık veriliyor.
Eğer Trump kazanırsa, bir siyasi temizlik hareketinin de başlangıcı olabilir.
95 yaşındaki Soros'un 'yeni dünya düzeni' hayali, artık yalnızca teorisyenlerin konuştuğu bir mesele değil. Trump'ın sözleriyle bu hayal, "Amerikan ulusal güvenliği" başlığı altına alınmış durumda. Şimdi gözler Adalet Bakanlığı'na çevrildi. RICO Yasası üzerinden bir soruşturma başlatılır mı bilinmez, ama şu bir gerçek: ABD artık klasik anlamda bir seçim sürecinden geçmiyor.
Bu, yeni bir dönemin sancılı doğumu. Siyasetin, adaletin, sivil toplumun ve medyanın iç içe geçtiği bir büyük satranç. Trump'ın restiyle artık kozlar açık oynanıyor. Bu satrançta piyonlar da şahlar kadar değerli olabilir. Ama oyunun sonunda kimin mat olacağı, sadece seçim sonuçlarıyla değil, derin yapılarla ve açılacak dosyalarla belirlenecek. Ve bu kez, dünya sadece izlemeyecek.
Belki de bir dönemin kapandığını, bir başka karanlık dönemin başladığını görecek.
AVRUPA'DAN KAÇIŞ
Avrupa'nın motor gücü, kültürel mirasının bayrak taşıyanı, Birlik ideallerinin merkezi Fransa çöküyor mu Son üç yılda dört başbakan değiştirmiş, mali disiplini yitirmiş, siyasal istikrarsızlığın içinde yuvarlanan Fransa'da kaos artıyor.
Sancılar sadece Paris sokaklarında değil, Brüksel koridorlarında da yankılanıyor.
Fransa'nın dış borcu 3 trilyon 400 milyar doları aştı. Bu rakam yalnızca bir ekonomik veri değil, bir çöküşün habercisi.
Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch'in Fransa'nın notunu arka arkaya düşürmesi de işlerin iyiye gitmediğinin en somut kanıtı.
Fransa Cumhurbaşkanı Macron, ülkesini her geçen gün Avrupa Birliği'nden biraz daha uzaklaştırıyor.
Öyle ki, Fransa'da "Frexit" yani AB'den çıkış ihtimali artık ciddi ciddi konuşuluyor.
Brexit'in ardından Avrupa Birliği, bir başka kurucu üyesini kaybetme riskiyle karşı karşıya. Fransa içinde görüşler bölünmüş durumda. Bir kesim,