Kâinata iman gözüyle bakan bir mümin, bütün varlıkların boş yere yaratılmadığını anlar. Onların Allah'ı tesbih ederek zikredip ibadet eden, kendisine dost ve yardımcı birer vazifedar memur olduklarını bilir.
Dünyanın bir imtihan yurdu, yaşadığı sıkıntıların da Rabb'inden geldiğini idrak edip sabır içinde şükreder. Bu imanı ona bu dünyadayken dahi küçük bir cenneti yaşattırır. Mü'min, imanıyla kâinatla bağ kurup her şeyle ünsiyet ettiği gibi mü'minlerle de binlerce esma adedince birlik rabıtaları kurar.
Allah mü'minleri kardeş yapmış ve bu uhuvvet bağıyla birbirlerine bağlamıştır.Bu öyle kuvvetli bir bağ ki, Âdem Babamıza kadar dayanır. Bir mü'minin hayatı Hz. Âdem ile başladığı için kardeşlerin yaptığı hayırlar adedince her hayırdan istifade eder.
Allah'ın kardeş kıldığı mü'minler birbirlerine karşı insaflı, adaletli, merhametli ve müsamahalıdırlar.
Birbirlerini Allah için severler. Birbirlerine zulmetmezler; birbirlerinin kuyusunu kazmaz, kin tutmazlar, haset etmez, alay etmez, su-i zan etmez ve gıybetini yapmazlar, yapmamalılar. Onlarca güzel vasıfları olan kardeşini bir iki tane, kendisine göre kötü olan hususiyetinden dolayı gözden çıkarmazlar.
Kıyamette iyilikleri kötülüklerine ağır basan kulunu affeden Allah, kulundan da aynı şeyi yapmasını bekler. Zira mü'min, Mü'min olan Allah'ın aynasıdır.Kalp aynasını ancak Kur'an ve sünnete göre temizleyen, Allah'ın zikriyle parlatan mü'min, O'nun vasıflarıyla vasıflanıp merhamete lâyık hale gelebilir.
Hâl-i hazırda Kur'an'ın emirlerine tam mânâsıyla riâyet edilmediği için âlem-i İslâm dağılmış bir halde.İslâm düşmanları mü'minler arasına nifak tohumları ekmiş, onları kavmiyetçilik, menfi milliyetçilik gibi tarafgirliklerle, yalan haberlerle vs zehirleyip birbirlerine düşman etmişler.

6