Yargı gücüne sığınan siyaset

Sevgili okurlarım, Türkiye dün sabah yine garip haberlerle uyandı, İstanbul'da bazı CHP'li belediye başkan yardımcıları ile belediye meclisi üyeleri gözaltına alınmıştı.

Ama daha da garibi vardı.

CHP'nin Ankara'da yapılan son kurultayı için savcılık soruşturma başlatmış, Kılıçdaroğlu ile birlikte eski parti yöneticilerinden Akif Hamzaçebi ifadeye çağrılmış.

Neymiş konu

Bursa'dan bir ihbar gelmiş!

İhbarda kurultayda bazı delegelerin para karşılığında satın alındığı ve Özgür Özel'in bu sayede genel başkan seçildiği iddia ediliyormuş!

CHP'li ve DEM'li belediye başkanları zaten ya gözaltına alınıyor, ya da tutuklanıyor.

Bunlar Tayyipgiller iktidarının meyveleri!..

Ve hiç kuşkunuz olmasın bu süreç seçimler yaklaştıkça giderek artacak, listelere yenileri eklenecek.

Her şey artık açıkça karşımızda.

Bütün hikâye kendilerinden yana olmayan bütün kişi ve kurumları çeşitli nedenlerle bastırmak, içeriye tıkıp toplumu bu yolla sindirmek ve gözdağı vermek...

Ve bunu gerçekleştirmek için ellerine geçirmiş oldukları yargı mekanizmasını dibine kadar kullanmak.

Şimdi bir konuya dikkatinizi çekmek isterim...

İktidar hep saldırıda.

CHP ise savunmada!

Ülke gündemini sürekli olarak iktidar belirliyor, CHP'ye ise "Savunmada kalmak" düşüyor.

Oysa CHP'nin elinde çok önemli bir koz var.

İktidarın yolsuzluklarını, vurgunlarını her fırsatta açıklayıp topluma duyurmak.

Elerinde ne biçim belgeler var, neler neler var!

Memleketin nasıl soyulduğunu, hukukun ve adaletin nasıl çiğnendiğini gözler önüne sermek... Zira AKP'li belediyeler ve kamu harcamaları dahil hangi taşı kaldırsak altından vurgun ve yolsuzluk fışkırıyor.

Bu gibi durumlarda geçerli olan çok önemli bir kural olduğunu unutmayalım:

"En etkili savunma hücumdur."

AKP işte hep bunu yapıyor, yapay bir gündem belirliyor ve muhalefeti peşinden sürüklüyor.

Size, üzerinde mutlaka durulması gereken ve aklımda yer eden iki örnek vermek istiyorum.

İlki, 6 Şubat depremini yaşamış veya yaşamamış olan on binlerce insanımızı ilgilendiriyor.

Bulunamayan cesetler.

Enkazlar kaldırıldı ama cesetler yok.

Bu konuda neler olduğunu bilen de yok.

Hükümet suspus olmuş durumda, tık yok.

Kaç ceset bulunamadı, sayı nedir
Bazılarına göre 50'den fazla.

Ne oldu onlara, makinelerin kepçesine mi takıldılar, parça parça olup enkaz yığınlarında mı kaybolup gittiler, hiçbir şey bilmiyoruz.

İktidarda olanlar hep aynı şeyi söyleyip bu acı gerçeği bile siyasi propaganda malzemesi olarak kullanıyor:

"Efendim deprem bölgesinde şu kadar konut yaptık, iki yıl sonra bitecek..."

Şimdi yeniden soruyorum:

Kaç kişinin cesedi bulunamadı, onlara ne oldu

İkinci konu da çok ilginç!

Büyük deprem olmuştu ama hükümetin elinde yeterli para yoktu.

Bunun üzerine akıllarına bir cingözlük geldi.

Halktan para toplamak.