Yanılmışım, özür dilerim

Sevgili okurlarım geçen hafta, 12 Aralık Cuma günü burada çıkan yazımın başlığı şöyle idi:

"Türkiye Cumhuriyeti için bir namus meselesi."

Neydi o namus meselesi

Size daha önce de çeşitli zamanlarda yazdığım bir konuyu anlatıyordum. Osmanlı'nın bir anlamda atası olan Ertuğrul Gazi'nin babası Süleyman Şah çok uzun yıllar önce Fırat nehrini at üzerinde geçerken iki muhafızıyla birlikte boğuluyor. Naaşı hemen yakınlarda bulunan bir adacığa gömülüyor. Sonraki yıllarda Osmanlı devleti o mezara sahip çıkıyor. Resmen olmasa bile orası 'Türk toprağı' olarak biliniyor.

Gel zaman git zaman Osmanlı çöküyor. Sonraki aşamada Anadolu düşman işgaline uğruyor, Milli Mücadele başlıyor.

Yıl 1921... Mustafa Kemal Paşa önderliğinde süregelen savaşta yeni Türk devleti ilk uluslararası anlaşmasını işgalci Fransa ile Ankara'da imzalıyor. Resmi adı Ankara Anlaşması.

Bu anlaşma uyarınca Fransa, işgal ettiği vatan parçalarını terk ediyor ve çekip gidiyor.

Ancak bu anlaşmada bizim açımızdan sembolik bile olsa çok önemli bir hüküm var:

Fırat nehri üzerindeki adacık, yani Süleyman Şah'ın mezarının olduğu yer "Türk toprağı" sayılıyor...

ünkü o yıllarda Suriye'nin tamamı Fransa tarafından işgal edilmiş durumda. Yani tek söz sahibi Fransa.

Mustafa Kemal Paşa ne büyük adammış, geçmişimize ne kadar bağlıymış ki, onca badire altındı adacığın bize verilmesi için bastırıyor ve başarıyor.

Türk Devleti bize geçen o adacığa sonraki yıllarda da hep sahip çıkıyor.

★★★

Cumhuriyet kuruluyor... Cumhuriyet hükümetlerinin bu konuda tavrı hiçbir zaman değişmiyor...

Parti ayrımı yapmadan, gelen geçen bütün hükümetlerimiz o küçücük toprak parçasına büyük saygı gösteriyor.

Cumhuriyet hükümetleri tarafından Süleyman Şah için oraya bir türbe yapılıyor ve ayrıca karakol binası inşa ediliyor.

Orasını Mehmetçik koruyor, üzerinde bayrağımız dalgalanıyor...

ünkü bizim için o adacığın önemi çok büyük.

Yurt dışındaki tek toprağımız.

★★★

Gel zaman git zaman Suriye'de yönetimi devirmek için uğraş veren terör örgütleri ortaya çıkıyor. Özellikle de Kürtçü PKK ve İslamcı IŞİD.

Bu sırada adına AKP denilen bir parti Türkiye'de iktidar olmuş durumda. İktidar partisine bu iki örgütten de tehditler geliyor:

"Ya bu adacığı terk edip gidersiniz ya da biz türbenizi ve karakolunuzu bombalayıp imha ederiz..."