Süleyman Şah Türbesini unutmayalım
Sevgili okurlarım, bugünkü yazıma 7 Nisan 2022 tarihli yazımla başlıyorum:
"Şimdi her şey gibi onu da unuttuk ama bizim yurt dışında küçücük de olsa bir toprağımız vardı.
O toprağımızda Türk bayrağı göndere çekili idi.
Mehmetçik 24 saat nöbet tutardı.
Suriye topraklarında küçük bir bina... Çevresi çim ve çiçeklerle bezenmiş, Türk askeri yıllar içerisinde her yere ağaç dikmiş.
Fırat nehri üzerinde bir adacık...
Eski adı Caber Kalesi idi ama artık kale yoktu...
Evet, birkaç yıl öncesine kadar yurt dışında sahip olduğumuz ve üzerinde bayrağımızın dalgalandığı tek toprağımız idi.
1921 yılında Kurtuluş Savaşı olanca hızıyla sürüp giderken Fransa ile Ankara anlaşmasını imzalamıştık. Adacık ve türbe o sırada Suriye'deki Fransız toprağının bir parçası idi.
Mustafa Kemal Paşa Ankara'da yapılan görüşmelerde orasının Türk toprağı sayılması için Fransa'ya bastırdı.
Niçin..
Çünkü o türbede Osmanlı'nın büyük atası olan Süleyman Şah yatıyordu.
İki muhafızı ve atıyla birlikte Fırat nehrini geçerken boğulmuş ve oraya gömülmüştü.
Osmanlı'nın kurucusu olan Osman Gazi'nin dedesi idi.
Yaklaşık 700 yıldan bu yana orada huzur içinde yatıyordu.
Fransa çok direndi ama isteğimizi kabul etti.
Anlaşmanın altında yeni Türk devleti adına Mustafa Kemal Paşa'nın imzası vardı.
Savaşla geçen o telaşlı günlerde bile Süleyman Şah'a saygısını göstermiş, onun mezarını anlaşmada geçtiği gibi 'Vatan malı' yapmayı başarmıştı.
Mehmetçiğin o günden beri nöbet tuttuğu ve üzerinde Türk bayrağının dalgalandığı türbenin yeri günün birinde 2015 yılında değiştirildi.
Suriye Fırat üzerine bir baraj yapıyordu.
Adacıkla birlikte türbe de su altında kalacaktı. Türbe Türkiye Cumhuriyeti tarafından yeni yerine taşındı.
Yeni türbenin Türk sınırına uzaklığı sadece 25 kilometre idi.
Günün birinde Türkiye'de AKP isimli bir parti iktidara geldi...
Bunların ilk işi sınır komşumuz olan ve olmayan irili ufaklı bütün ülkelerle papaz olmak, posta koymak ve herkese düşmanlık sergilemek oldu.
Aynı şeyi Suriye için de yaptılar...
Esad'ı devirmeye soyundular ama başarmaları mümkün olmadı.
Onlar her şeyi bilirdi (!) ama Esad düşmanlığının ülkemize maliyetinin bu kadar yüksek olacağını hesap etmeleri mümkün olmamıştı.
Sonra Suriye'de iç savaş çıktı, Esad hırpalandı, pek çok yerden geri çekilmek zorunda kaldı...
Suriye'nin terk ettiği bazı bölgelere ve bizim türbeye ise adına IŞİD denilen Taliban benzeri bir İslamcı örgüt çöktü. (Irak Şam İslam Devleti.)
Bizi yöneten iktidar bu isimden pirelendi. İslam sözcüğünün terörle birlikte anılmasını istemiyordu!
Dolayısıyla bu örgütün adını kendi kendilerine (ne demekse!) DAEŞ yaptılar.
Oralara ikinci çöken ise PKK idi.
Neyse, biz konumuzdan sapmayalım...
İslamcı IŞİD ve PKK kafayı Süleyman Şah Türbesine takmıştı.
Türbenin derhal yıkılmasını, Mehmetçiğin geri çekilmesini ve türbedeki Türk bayrağının indirilmesini istiyor, aksi takdirde türbenin bombalanıp imha edileceğini bizimkilere bildiriyorlardı.
Bizi yöneten AKP iktidarı korktu, bir şey yapması mümkün olmadı...
Ve türbe iptal edildi!..
Ellerimizle yıktık, yok ettik.
Bayrağımız indirildi, Mehmetçik geri çekildi.
Oysa o türbe sınırımıza sadece 25 kilometre mesafede idi...