Sevgili okurlarım bir varmış bir yokmuş... Masal bu ya, bizim Devlet Bey günün birinde çıkmış ortaya ve kendisinden hiç beklenmeyecek şeyler söylemiş...
Acaba neler demiş
Kürtlere dostluk elini uzatmış ama sonrasını nasıl getirmiş
Meclis'te Kürtleri temsil eden DEM Parti ile birlikte İmralı'daki Apo'ya da çağrıda bulunmuş.
"Buyursun gelsin burada, DEM Parti'nin kürsüsünde Kürt kardeşlerimize çağrıda bulunsun!"
Barış çubuğunu yakmak istediğini bildirmiş.
Bu masalın başlangıç bölümünü dinleyenlerin hiçbiri söylenenlere inanmamış ama yine de büyüklerine sormuş:
"Bizim her şeyi bilen Recep Bey bu konuda acep ne der Acaba Devlet Bey bu sözleri söylemeden önce Recep Tayyip'ten izin almış mıdır"
Bu soruya muhatap olanlardan bazıları olumlu görüş vermiş...
"O koskoca bir parti başkanı, hiç izin ister mi yani!"
Bazıları da tam tersini savunmuş...
"Devlet Bey patronundan izin almadan tek başına hapşıramaz bile! Hele böyle konularda ağzını asla açamaz!"
İşin masal yanını bırakalım bir yana, Devlet Bey'in önceden izin aldığı dün ortaya çıktı.
Zaten her şey önceden belliydi.
İki ortağın amacı birdi.
Ortalığı yumuşatıp Kürtleri kendilerine çekmek.
Bunun adına da kendilerince iyi bir isim bulmuşlardı:
Normalleşme...
Ve sonrasında Kürt oylarıyla cumhurbaşkanı seçilme!
Gemilerini 22 yıldan bu yana yüzdürdükleri deniz artık bitti.
Tekne karaya toslamak üzere.
Şimdi sırada en başta CHP olmak üzere bazı muhalefet partilerini kafakola almak var.
Siyasette yumuşayalım, normalleşelim!
Arkası doğal olarak şöyle geliyor:
"Baksanıza, iktidarımız sayesinde 'Türkiye yüzyılı' yaşıyoruz. Muazzam bir ilerleme ve kalkınma içindeyiz. Hukuk devletini kurduk. Siz de bize yardımcı olun ki bu güzelliğe, bu ilerleyişe sekte vurmayalım!"
Normalleşme, yumuşama falan işin hikayesidir...
Bu gibi safsataları şimdi özellikle CHP'ye yutturmaya, kakalamaya çalışıyorlar.
Kendilerinin bu gibi konularda en ufak bir katkısı yok.
Tam tersine, yargı dahil devletin ve milletin bütün kurumlarını ele geçirmiş olmanın mutluluğunu yaşıyorlar.