Diyanet'in has adamları!

Sevgili okurlarım, adına Diyanet İşleri Başkanlığı denilen kuruluş Atatürk tarafından, onun emriyle kurulmuştu.

Amaç Müslümanları doğru dürüst eğitmek, kafaları aydınlatmak, hurafelerden kurtarmak, Allah'ın emirlerinin ve Kuran'da yer alan hükümlerin daha iyi anlaşılmasını sağlamaktı.

Ancak özellikle Atatürk'ün ölümünden sonra Türkiye'deki bütün yobazlar, din tüccarları vesaireler Diyanet'i ele geçirmek için büyük çaba harcadılar...

Ve başardılar!

Diyanet şimdi birkaç aklı başında din adamını hariç tutarsak neredeyse tümüyle onların elinde.

AKP iktidarı ise bu söylediklerimin üzerine tuz biber ekti.

Diyanet'in Başkanlığına has adamlarından birini, Ali Erbaş'ı getirdi. Devlet memuru değil, adeta iktidarın memuru.

Atatürk'ten herhalde nefret ediyor olsa gerek ki memleketin 100 bin'e yakın bütün camilerinde her cuma günü okunan hutbelerde onun adının geçirilmesine, ulusal bayramlarımız dahil, asla izin vermez.

Ayasofya Camisi ibadete açılırken tören düzenlenmiş, orada görülen manzara milyonlarca insanımızı şaşırtmıştı.

Olacak şey değildi ama Ali Erbaş isimli bu şahıs elinde halifelerin kılıcı ile minbere çıkmış, nutuk atıyordu...

Bu şahsın emrinde Diyanet'te çalışan on binlerce kişi var...

Elindeki para gücünü tek kelimeyle anlatmak gerekirse muhteşem!

Sonsuz bir para, vakıflar, ticari kuruluşlar, dernekler...

Diyanet'in bütçesi ve devletten aldığı para Milli Savunma ve Milli Eğitim Bakanlığı'ndan sonra üçüncü sırada yer alıyor.

Kısaca söylemek gerekirse Diyanet devlet içinde devlet olmuş durumda. Karışanı görüşeni yok, denetleyeni yok.

Ali Erbaş istediği gibi top koşturuyor çünkü denetleyeni yok.

Onun has adamlarından biri Çatalca Müftüsü yaptığı Ahmet Mehmetalioğlu isimli biri.

Sanatçı Volkan Konak sahnede vefat etmişti. Bay müftü konuştu:

"Gebermiş."

Olaylar büyüyünce bu kez Özgür Özel'i açıkça tehdit etti:

"Sana tokadı ben atacağım, bekle."

Küstahlığının haddi hesabı yoktu. Baskılara ve eleştirilere daha fazla dayanamayan Ali Erbaş bu şahsın yerini değiştirmeye karar verdi ve onu Kocaeli'ye vaiz olarak atadı... Ve adam birkaç gün sonra yeniden konuştu:

"Rabbim istedi ve şimdi İstanbul'a atandım. Burada istediğim her camide vaaz vereceğim."

Valla verir mi verir yani!

Diyanet nereye koşuyor..

Diyanet'i kimler, hangi kafalar yönetiyor

Ali Erbaş kendisine bunlar sorulduğunda yanıt veremiyor. Veremez çünkü 'marifetlerini ve yarattığı eseri' iyi biliyor.

Her türlü lüks, şatafat ve devletin parasıyla düzenlenen dış geziler... Yılın en az dörtte birini yurt dışında gezinerek geçiriyor.

Ahmet Mehmetalioğlu isimli sözde din adamı ise Ali Erbaş'ın en sağlam, en güvendiği adamlarından biri.

Atatürk'ü bile açıkça reddettiğine göre, demek ki arkası sağlam. Güvendiği bir yerler olmalı.

Ne ilginçtir, kutsal dinimiz bunların elinde oyuncak oldu, din ticareti ve din sömürüsü bunların vazgeçilmez aracına dönüştü.

"Din adamı" dediğimiz işte böyle birileri olmalı.

Sevgili okurlarım, kurban bayramı yaklaşırken vurgun gerçekleri de karşımızda sırıtıyor.

Dinci kesim her yıl olduğu gibi bu yıl da kurbanların peşinde...

Eti, kemiği, derisi ve özellikle de parası...

Çünkü bu işin içinde çok büyük işler var!

Büyük paralar dönüyor ve iyi niyetli saf Müslüman vatandaşlarımız kurbanlarını her yıl olduğu gibi yine bunlara kaptırıyor. Paralar oluk gibi akıyor.

Size somut örnek vereyim... Adına İHH denilen kuruluş. İnsan Hak ve Hürriyetleri Vakfı.

Şimdi kurban bayramı yaklaşırken bu gibilerin her alanda ve özellikle medyada yer alan ilanları yine artmaya başladı.

Şimdi size İHH'nın bir süredir medyada yayınlanmakta olan ilanlarından (kendi internet sitelerinden) bir örnek vereyim.

Kurbanlar sizin paranızla aşağıdaki ülkelerde kesilecekmiş!

İlan metni aynen şöyle:

"İNSAN HAK VE HÜRRİYETLERİ İNSANİ YARDIM VAKFI (İHH)"