Devlet Bey... Nereden nerelere sürüklenmiş!

Sevgili okurlarım, bir siyasetçi düşünün ki günün birinde iktidar partisi AKP'yi en ağır sözlerle eleştiriyor, inim inim inletiyor, yerin dibine batırıyor.

En ağır sözleri söylüyor, vurdukça vuruyor.

Sözleri yanlış mı

İftira mı atıyor, yalan mı söylüyor

Hayır, gerçekleri dile getiriyor (du)!..

Siyaset tarihimize 17-25 Aralık operasyonları olarak geçen süreci hiçbir zaman unutmamak gerekir.

Ne olmuştu o süreçte

Devletin (Fetöcü olduğu ifade edilen) savcıları ve polisleri tarafından bir takım dosyalar hazırlanmış ve baskınlar düzenlenmişti.

Gelişmelerin başrolünde şimdi nerede olduğu ve ne yaptığı bilinmeyen İranlı bir şahıs, Rıza Sarraf vardı.

Anımsayın, o sırada AKP ile Fetö öyle bir yakınlık sergiliyor ve aralarından su sızmıyordu.

O kadar ki, bizim Recep Bey yurt dışına tüymüş olan Fethullah'a çağrılar bile yapıyordu:

"Dön artık hocam, bitsin bu hasret!"

Ancak Fethullah korkuyordu.

Yerleştiği ABD'den gelmesi elbette ki söz konusu olamazdı.

17-25 Aralık operasyonları ve baskınları bir süre sonra gerçekleşti.

Bunun adına da "17-25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonları" denildi.

Operasyonların en büyük destekçilerinden biri, o günlerde de MHP Genel Başkanı olan Devlet Bahçeli idi.

Şüphelilerin telefon konuşmaları polis tarafından dinlenmişti...

Ve yapılan baskınlarla birlikte ele geçirilen belgelere de el konuldu.

Çikolata ve ayakkabı kutularında yüz binlerce dolar rüşvet parası, evlerinde para sayma makineleri, milyonluk hediye kol saatleri, milyonlarca liralık döviz vesaire vesaire...

Rezalet belgelenince dört hükümet üyesi birden piyasadan çekilmek zorunda kaldı.

İçişleri Bakanı Muammer Güler, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Çevre Bakanı Erdoğan Bayraktar, AB Bakanı Egemen Bağış ve bazı banka genel müdürleri.

Hesabı veremeden gittiler.

(Dosyalarda yer alan bazı ünlü şahıslar için şimdi bile yayın yasağı var, o isimlere değinmek mümkün değil.)

17-25 Aralık deyince akla Devlet Bahçeli'nin makam odasında, masasının yanında duran ayaklı saat benzeri bir şey hatıra geliyor.

Üzerinde kocaman "17-25."

Şimdi o baskınların yapıldığı 2013 yılına dönüp bakalım...

Uzunca bir süredir (ne yazık ki) AKP iktidarının yedek lastiğine dönüşen kurtarıcı melek Devlet Bey bu konuda acaba neler diyor, neler düşünüyor ve iktidarın 'marifetlerini' o yıllarda nasıl tanımlıyordu

Operasyonlar son aşamaya geldiğinde partisinin Meclis Grubu toplantısında kürsüye çıktı, AKP iktidarını yine bombaladı ve aynen şunları söyledi:

(Tutanaklardan aynen)

"Muhterem arkadaşlarım, inançlarımızı diline dolayarak mütedeyyin (dindar) kitlelere seslenen AKP, iktidara gelince Allah korkusunu defterden silmiştir.

Kul ve yetim hakkına el uzatan yerli ve yabancı soygun ve menfaat çetelerinin ümidi ve kurtarıcısı haline gelmiştir.