Sevgili okurlarım, uygar dünyanın bütün ülkelerinde geçerli olan bazı uygulamalar vardır...
Geçmişte önemli görevlerde bulunmuş olan üst düzey devlet yetkilileri arada sırada bile olsa konuşur.
Toplum da onların konuşmalarını ciddi bir biçimde izler zira o devlet adamları hiçbir tarafı tutmadan yol gösterir.
Eleştirileri varsa sıralar.
Yol göstermek gerekiyorsa gösterir.
Onların kuracağı dengeler önemlidir.
Toplum tarafından değer verilir ve dikkate alınır.
Bizde ise mekanizma ters yönden çalışır. Bir zamanlar devlette en üst düzeyde görev almış kişiler kendi köşelerine çekilir ve suspus olur.
Ağızlarını bıçak açmaz.
Bu sözlerimle televizyonlarda her gün boy gösterip kendilerince ahkam kesen bazı eski ünlüleri kastetmiyorum.
Peki, bunları kim için yazıyorum
Abdullah Gül için...
Zira kendisi bu söylediklerimin hayatta olan en somut örneklerinden biridir.
Bir siyasetçi düşünün...
2000'li yılların başında AKP isimli bir partinin kurucuları arasında yer alıyor.
Partinin en önemli ve güvenilir adamlarından biri.
Partinin şansı da yaver gidince daha ilk seçimde yüzde 36 oy alıyor ama Meclis'te milletvekillerinin yüzde 66'sına sahip olmayı başarıyor.
Abdullah Bey'le birlikte partisinin de kısmeti işte o aşamadan sonra iyice açılıyor.
Abdullah Gül uygar görünümlü bir İslamcı.
İyi bir tahsili var.
Yurt dışında eğitim görmüş, iyi İngilizce biliyor.
Özgeçmişini vermiyorum da, bulunduğu görev ve makamlar hepsi AKP iktidarları döneminde olmak üzere özetle şöyle:
-Milletvekili.
-Parti Genel Başkanı.
-Dışişleri Bakanı.
-Başbakan.
-Cumhurbaşkanı.
Bu uzun yıllar içerisinde daha kimler geldi, kimler geçti!
Abdullah Gül bu süreç içerisinde neler neler yaşadı...
Elimde bir kitap var, onu okuyorum;
Gazeteci arkadaşımız, Gül'ün başdanışmanı Ahmet Sever'in kitabı "Abdullah Gül İle 12 Yıl. Yaşadım Gördüm Yazdım." (Doğan Kitap.)
Meğer Recep Tayyip özellikle kendi cumhurbaşkanı olduğu dönemde Abdullah Bey'e neler çektirmiş...
Ama bunların hiçbiri basına ve kamuoyuna yansıtılmamış.
O olaylardan birine bütün kamuoyu tanık olmuştu...
Bir yüksek yargı toplantısında kürsüde Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu var.
Sözü uzatınca Recep Bey oturduğu yerden bağırarak tepki gösterdi ve hemen ardından salonu terk etti. Manzara şöyle:
Önde başbakan Recep Tayyip, birkaç adım gerisinde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül salondan çıkıyorlar ama devletin bütün protokol kuralları altüst edilmiş durumda!
Cumhurbaşkanına karşı sergilenen büyük bir saygısızlık...