Yusuf'u annesine kavuşturun

Yine ölümün pençesinde bir çocuk. Yusuf Kerim Sayın, altı yaşında, sadece ve sadece altı yaşında, küçücük, minnacık. Minik Yusuf, kanser türünün en tehlikelisi olan Ewing Sarkom'a yakalandı ve hastalık tanısının konulduğu gün devlet annesini almış ve demir parmaklıkların ardına koymuş.Ewing Sarkom, çocuklarda görülen kemik ve yumuşak dokularda gelişen kanser türü. Bu kansere yakalananların hayatta kalma, sağ kalma oranı yüzde 25'in altında.Devletimiz, minik Yusuf'a kanserin en ölümcül türüne yakalandığı tanısının konulduğu annesini almış Yusuf'tan ve cezaevine göndermiş! Minnacık Yusuf'un gözünün yaşına hiç bakmamış!Neden Çünkü Yusuf'un annesi suçlu!Peki suçu ne Ölmekte olan minnacık bir çocuğun annesinin suçunun ne olduğunun bir önemi var mı Hangi suç ölümün pençesindeki minnacık bir çocuğu annesinden kopartacak kadar büyük, tehlikeli olabilirSoruyorum hangi suç!Peki hangi kanun ölümün pençesindeki bir çocuğu annesiz bırakacak kadar acımasızdır, ruhsuzdur, katıdır.Söyleyeyim. Söz konusu altı yaşında ölümün pençesine düşmüş bir çocuksa, akan sular durur, dağ, taş durur. O çocuk "annemi istiyorum" dediğinde bütün dünya durur, hayat durur. Kainat saygıyla o çocuğun önünde eğilir. O çocuk ne diyorsa o olur. O çocuk annesini istediğinde devlet o çocuğa annesini vermelidir. Hatta büyük devlet odur ki o çocuğa "annemi istiyorum, benim annem nerede" bile dedirtmemelidir.Devlet böyle olduğunda büyür. Güçlü olur. Altı yaşındaki bir çocuğa gününü gösteren devlet olmaz. Altı yaşındaki ölmek üzere olan bir çocuğa göz yaşı döktüren devletten hayır gelmez. O devlet ayakta duramaz. O ülkeden kimseye hayır gelmez.O çocuğun gözyaşları sel olur, hortum olur bütün ülkeyi yutar, kimseyi ayakta bırakmaz.Hangi kanun Yusuf'u annesinden böylesine acımasızca ayıracak kadar ruhsuzdur dedim ya. Kanunlar ruhsuz değildir. Ruhu vardır. Kanunlar insanlara zulmetmemek için vardır. Zulmetmek için değil.Kuvvetler ayrılığı teorisinin kurucusu Montesquieu "Kanunların Ruhu" isimli şah eserinde sosyolojik bir gözlem olarak kanunların ruhu olduğunu, kanunların üzerinde doğal ve toplumsal güçlerin rol oynadığını, kanun koyucunun kanunları yaparken, ülkelerinin büyüklüğünü, coğrafi konumunu, halkın dinini, eğilimlerini, örflerini, adetlerini baz alarak yaptıklarını, yapmaları gerektiğini yazar. Kanunların gerektiğinde toplumların lehine göre değiştirilmesi, düzenlenmesi gerektiğinin altını çizer.Dün Yusuf'u aradım, birkaç dakika bile sürmedi, süremedi görüşmemiz, ne diyeceğimi bilemedim, gayriihtiyari "nasılsın" dedim, Yusuf "Ben iyi değilim, annemi özledim, annemi getirin bana, annem nerede" deyince bitti görüşmemiz. Annesinin aldığı oyuncağı gösterdi, ona sarılıp yatıyormuş "Bunu bana annem aldı, biliyor musun" dedi.Yusuf'un fotoğrafına iyi bakın. Çapa Tıp Fakültesi'nde yatıyor. Babası yanında ama onun annesine ihtiyacı var. Sürekli annesini sayıklıyormuş Yusuf. Anne diyormuş başka bir şey demiyormuş.Altı yaşındaki bir çocuk ne ister ki, annesinden başka!Annenin babanın hikayesi tipik, "FETÖ'cü terörist" hikayesi. Bir hukuk devletinde asla gerçek delil sayılmayacak "şeyler" bizim ülkemizde büyük mahkumiyetlere sebep sayılıyor. O yüzden cezaevleri hukuka göre suçlu olmayan ama devletimizin alınlarına suçlu damgası yapıştırdığı, suçlu saydığı insanlarla dolu.Yusuf'un babası Süleyman Sayın. 35 yaşında. Batman'lı ortalama gelir düzeyine sahip bir ailenin çocuğu. 34 yaşındaki anne Gülten Sayın'da öyle. Vanlı. Gülten Sayın girdiği üniversite sınavında tekstil bölümünü kazanmış, Süleyman Sayın tarım bölümünü. Okumak için gittikleri şehirde imkanları, güçleri başka olanak sunmamış, Fethullah Gülen cemaatinin yurtlarında kalmışlar.Süleyman Sayın anlattıkları şöyle: "Ben de eşim de yurtlarda kaldık, ama bizim yurtlarında kaldığımız dönemde yasaldı. O yurtlarda kalmak suç unsuru değildi. Mezun oldum, bana kaldığım yurtta iş teklif edildi. Benim memleketim Batman, yurdun konforu, çalışma imkanları, sundukları teklif bana çok cazip geldi. Kabul ettim. Maddi imkanları iyiydi. Eşim de ben de Milli Eğitim onaylı bir yurtta çalıştık. Bir suç örgütünün yurdu değildi.2014 yılının sonlarında evlendik. O sıra kendi memleketimden evlenmek üzere başkalarıyla da görüştüm. Eşimle daha iyi anlaştık, evlilik yürütebileceğimize karar verdik. Eşim evlendikten sonra iş hayatını bıraktı. Çalışmak istemedi. Bir süre sonra da hamile kaldı, oğlumuz Yusuf dünyaya geldi."Süleyman Sayın zengin bir aile çocuğu olsaydı, ya da ailesinin imkanları daha iyi yurtlarda kalmasına olanak sağlasaydı, yolu belki de bu yurtlarla hiç kesişmeyecekti. Yoksul bir aile çocuğu olmasa yurttaki çalışma imkanları