Ya İstanbul'da beklenen deprem olsaydı...

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın İstanbul'da ve Marmara Bölgesinde gerçekleşen 6.2 büyüklüğündeki depremin ardından söylediği şu sözlere takıldım, günlerdir aklımdan çıkmıyor:

"Elhamdülillah şimdilik sıkıntılı bir durum görünmüyor." (23 Nisan)

Erdoğan'ın ifadesiyle İstanbul depremini "Elhamdülillah" sıfır hasarla atlattık, can ve ağır yıkım yaşanmadı, kesinlikle ne kadar şükretsek azdır. Ama yüreğimiz ağzımıza geldi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın iktidarının daha birinci yılında meydana gelen Bingöl Depreminin ardından yaptığı o meşhur açıklaması, her depremde olduğu gibi yine gündeme geldi.

Şöyle demişti:

"Yeraltında fay kırıklarından önce bağışlayın söylemek zorundayım, kırılan ar damarlarıdır. Malzemeden çalmanın arkasında ahlak hırsızlığı, demokrasiden çalmak, hukuk kapkaççılığı, siyaset yankesiciliği ve kamu yönetimi kalpazanlığı yatmaktadır. Bu olay, kamu otoritesinin devlet imkanlarını nasıl kullandığını bütün çıplaklığı ile ortaya koymuştur. Olay kader diye geçiştirilemez. 17 Ağustos depreminden sonra TBMM'de deprem araştırma komisyonu kuruldu. Komisyon, 38 öneride bulundu. Hükümetin neler yapıp neleri yapmadığı işte ortada. Sorun, sadece inşaat malzemesi çalmaya indirgenemez. Depremlerden sonra ortaya çıkan felaketler aslında geçmişten bugüne miras kalmış bir yönetim sorununun sonucudur. İnşaatlarda zemin etüdü, malzeme ve kontrol eksikliği varsa netice bu olur." (6 Mayıs 2003)Ve yine meşhur şu açıklaması. Cumhurbaşkanı ve AK Parti lideri Erdoğan, 2 Ekim 2019 tarihli yeni yasama döneminin ilk gününde son 20 yılda yaşanan depremlere değinerek şöyle demişti:"Deprem değil, bina öldürür gerçeği, her depremde bir kez daha yüzümüze adeta şamar gibi inmiştir. Türkiye'de uzun yıllar boyunca inşaat faaliyetleri tabii afet faktörü gözetilmeden özensiz bir şekilde yürütülmüştür."Tarihi biraz geriye saralım, 7 Mayıs 2014 günü şöyle demişti: "Afetleri engellemek mümkün değil. Ama bu tür olayların en az can ve mal kaybıyla sonuçlanması için hükümet olarak alabileceğimiz tedbirler var. Takdir-i ilahi karşısındaki acziyetimizi biliyoruz ancak Peygamberin buyurduğu gibi devemizi baştan sağlam bağlayacağız. Evvela bilimin, tekniğin, teknolojinin sunduğu imkanları sonuna kadar kullanacağız. Japonya'da 8-9 şiddetindeki bir depremde hiç can kaybı olmazken, hiçbir bina yıkılmazken, ülkemizde 6 şiddetindeki bir deprem ciddi mal ve can kaybına yol açabiliyor. Aradaki fark nedir Fark Japonya'da binaların deprem gerçeğini göz önünde bulundurarak inşa edilmesi, biz de ise durumun dikkate alınmamasıdır."Görüyorsunuz Cumhurbaşkanı Erdoğan 23 yıllık iktidarı boyunca söylenmesi gereken bütün doğruları söyledi. Hatta geriye söylenmedik doğru bırakmadı. Peki söylediği doğrulardan kaçını yerine getirdi, gereğini yaptı

Bugün İstanbul depremiyle ilgili olarak bilinmedik hangi husus var Erdoğan çıkıp "bilmiyorduk, böylesi bir felaketi beklemiyorduk" deme hakkına sahip mi AK Parti iktidarı değil bugün ülkemizde siyaset yapan, iktidara talip olan hiçbir siyasi partinin İstanbul depremiyle ilgili "bilmiyorum" diyebileceği tek bir şey yok.

Gölcük depreminde yaşanan felaket hala hafızalarda. Öylesine büyük bir felaketti ki o günün siyasi iktidarı depremlere hazırlık için kullanılmak üzere "deprem vergisi" getirmişti. Köprüleri, kamu binalarını güçlendirmiş, deprem yönetmeliğini değiştirmişti.