Trump Erdoğan'ı övüyormuş gibi yaparken

ABD Başkanı seçilen Trump, görevi devralmadan gerçekleştirdiği ilk basın toplantısında Esad rejiminin devrilmesine ilişkin sorulara verdiği yanıtta önce Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı şöyle "akıllı" böyle "zeki", öyle "güçlü" adam övgülerine boğmuş... Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın nasıl da "büyük", "güçlü" ve "bugüne kadar savaşlarda yıpranmamış bir askeri gücü var" pohpohlaması yaptıktan sonra da Cumhurbaşkanı Erdoğan'la çok iyi anlaştıklarını dile getirmiş

Ve "Esad rejiminin devrilmesinin arkasında Türkiye var. Türkiye Suriye'yi dostane olmayan bir şekilde ele geçirdi. Oraya giren insanlar Türkiye tarafından kontrol ediliyor" iddiasında bulunmuş

Dostane olmayan yöntemler sözüne "Olsun, bu da savaşmanın başka bir yolu" açıklığı getirmiş, Erdoğan'ı "Bunu binlerce yıldır istiyordu ve başardı" diyerek tebrik eder gibi görünen sözlerini "Kimse gerçekten kazananın kim olduğunu bilmiyor ama bence Türkiye kazandı" diyerek bitirmişti.
Tuhaf, garip, övüyor mu, yeriyor mu, dostluk mu gösteriyor hedef mi gösteriyor belli olmayan bir açıklamaydı.

Trump'ın Erdoğan'a övgü sözleri iktidar kanadını, medyasını pek bir mutlu etti. Trump'ın sözlerinin sağına soluna bakmadan büyük puntolu sevindirik manşetler attılar.

Beş yıl önce aynı Trump'ın Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yaptığı hadsizliği görmezden, duymazdan gelen, resmen sağır sultanı oynayan, Trump Erdoğan'a "aptal olma" dememiş gibi davranan iktidar kanadı ve medyasının mutluluğu şaşırtıcı mıydı

Değildi elbette.

Trump'ın açıklamasını ölçen, biçen, sağına soluna bakan Beştepe sonunda övüyormuş gibi görünen bu açıklamanın muazzam bir hinlik barındırdığına, Trump'ın bu açıklamasının gelecekte ülkemizin hayrına olmayacağına karar verdi.

Dışişleri Hakan Fidan Al Jazeera'ya verdiği röportajda Trump'ın "Türkiye'nin dostça olmayan ele geçirme" iddiasını şu sözlerle tekzip etti:

"Suriye'yi Türkiye ele geçirmedi. Suriye halkı için bu yaşanan bir ele geçirme değil. Eğer ele geçirme durumu varsa o da Suriye halkının iradesinin yönetimi ele geçirmesidir."

Suriye'deki durumu bu şekilde nitelendirmenin "ciddi bir hata olacağını" söyleyen Fidan, röportajında Türkiye'nin Suriye'nin kontrolünü ele geçiren bir bölgesel güç olarak görülmesinin Türkiye'nin isteyeceği bir şey olmadığının altını çiziyor.

Nitekim Beştepe İletişim Başkanlığı resmi internet sitesi Hakan Fidan'ın tekzibini "Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, bu hafta başında düzenlediği bir basın toplantısında Ankara'yı övüyor gibi görünen açıklamalarda bulunan Trump'ın 'ele geçirme' iddiasını yalanladı" sunumuyla yayınladı.

Liyakat, ehliyet ve devlet adamlığı kriterinin devlet kurumları için ne kadar hayati bir öneme sahip olduğunun güzel örneklerinden biri de Hakan Fidan'dır.

Kanlı Esad rejiminin devrilmesinde Türkiye'nin mutlaka katkısı olmuştur ama bu katkısını, rolünü 1'e 10 katarak, 10'a 100 katarak davul zurna "biz yaptık, biz yaptık" naraları atmadan, süreci itidalli, sağduyulu bir şekilde yönetiyor.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan tam bir devlet adamlığı ilkesiyle hareket ediyor.

Bu kadar itidalli davranmasının sebebi özgüvendir. Çünkü gerçekten arka planda başarısı hanesinin ne olduğunu bilen bir devlet itidalli davranır, kendini ortalara atmaz.
Zaten gören görür kimin ne olduğunu ve ne yaptığını.

O yüzden Hakan Fidan başından beri "Türkiye böyle bir sürecin parçası olmadı. HTŞ'yi biz devreye sokmadık. Harekat başladıktan sonra HTŞ ve diğer muhalifler tarafından hareket başladıktan sonra, bunun en kansız, en problemsiz, en maliyetsiz bir şekilde olması için yoğun çaba gösterdik. Ama onun öncesinde hiçbir ülkeyle veya grupla bir araya gelip böyle bir planlama ve çalışma içinde olmadık" açıklamaları yapıyor.

Türkiye itidali elden bırakmamalı. Bugün övülerek sarf edilen Suriye'de olup bitenin arkasında Türkiye var açıklamalarının yarın başa bela olmayacağının hiçbir garantisi yok.

Elbette Suriye'nin inşasına Türkiye'nin rolü, sorumluluğu büyük olacak. Nitekim HTŞ lideri Colani de verdiği röportajlarda "Yeni Suriye devletinin inşasında Türkiye'nin önceliğinin olduğunu, rolünün büyük olduğunu" söylüyor.