Mecburen Yeni Türkiye'ye alışacak mıyız

Cumhurbaşkanı Erdoğan ülkemizde yaşamak isteyen vatandaşlarına "Yeni Türkiye"de yaşama koşullarını, kriterlerini hiçbir izaha gerek kalmayacak netlikte açıklamaya devam ediyor.

Çarşamba günü TBMM'deki partisinin grup toplantısında Türk Sanayici ve İş İnsanları Derneği'ne "Yeni Türkiye'de haddinizi bileceksiniz" demiş, Erdoğan'ın sözlerinin hemen akabinde İstanbul İl Emniyet Müdürlüğünün polisleri "had bildirmek" üzere TÜSİAD'ın kapısına dayanmıştı.

AK Parti'nin pazar günü gerçekleşen 8'inci Olağan Kongresinde oy birliğiyle genel başkan seçilen Cumhurbaşkanı Erdoğan kongre konuşmasında yine TÜSİAD'a yüklendi, TÜSİAD'ı "kayıt dışı siyaset" yapmakla suçladı ve "kayıt dışı siyaset" yapma döneminin kapandığını söyledi.

Epeyce çelişkilerle de dolu sözleri şöyle:

"Siyaset yapmak istiyorsanız, işte er meydanı. Ama 'kayıt dışı siyaset' yapma dönemi artık kapanmıştır. Yeni Türkiye'de kayıt dışı ekonomiye de kayıt dışı siyasete de yer yoktur. Bu sözlerim sadece siyaset heveslisi sermaye temsilcilerine değil, aynı zamanda 'komprador burjuvazinin' gönüllü taşeronluğuna soyunan muhalefet partilerinedir. Unutmayın, Türkiye değişmiştir."

Eğer bir dil sürçmesi, yanılma, hata değilse Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bir sonraki konuşmasında muhalefet partilerinin nasıl 'kayıt dışı siyaset' yaptıklarını anlatmasını bekliyorum.

Çünkü benim aklım almadı.

Önce şu "kayıt dışı siyaset" tanımına gelelim.

"Kayıt dışı siyaset" söylemini ilk kez dile getiren siyasetçi Cumhurbaşkanlığı YİK üyesi Cemil Çiçek'tir. Bu tanımı "cemaat" görüntüsü altında siyaseti dizayn etmeye kalkışan Fethullah Gülen hareketi için kullanmıştır. Neticede her ne kadar görünürde amaç yolsuzluk ve rüşvet olsa da 1725 Aralık operasyonu yargıyı ele geçiren Gülen örgütü tarafından AK Parti hükümetine darbe vurmayı hedefleyen bir kalkışmaydı.

Kayıt dışı siyasetin sadece "cemaat" ile sınırlı olmadığını söyleyen dönemin TBMM Başkanı olan Cemil Çiçek şöyle anlatmıştı:

" Siyasetin bir görünen aktörleri var, envanterde, tabloda, çizelgede, skalada görülen kayıt içindeki siyaset. Bunlar siyasi partilerdir, bizleriz. Ama bir de kayıt içindeki siyasetçilere etki eden, yön veren, pazarlık yapan, kavga yapan, yeri geldiğinde pek çok çekişmelere sebebiyet veren. Ve bu ülkede siyasetin bir gerçeği olarak, ama kayıt dışındaki gerçeği olarak önemli aktörler grubu var. Bunlar bazen sosyolojik gruplardır, bazen sermaye gruplarıdır, bazen medya gruplarıdır. Bazen bizatihi sivil toplum ya da geçmişte sıkça yaşadık, şimdi de bunun örneklerini görmek mümkün devletin anayasal kurumlarının anayasa ile kendisine verilmiş yetkinin dışına çıkarak Türkiye'yi yönlendirmeye, karar aldırmaya, karar oluşturmaya yönelik bir kısım faaliyetleri var. Bunları da sık sık yaşadık. İşte 27 Nisan böyle bir şeydi. Kayıt dışı bir siyaset örneğiydi. Darbeler, vesaire." (27 Aralık 2013)

Peki TÜSİAD'ın ekonomi ve hukuk üzerinden iktidarı eleştirmesi "kayıt dışı siyaset" kategorisine girer mi
TÜSİAD YİK Başkanı Ömer Aras'ın sözlerini hadi bir de bu gözle okuyalım:

"Seçilmiş belediye başkanları görevden alınıyor, kayyum atanıyor. Bir siyasi parti lideri hakkında önce soruşturma başlatılıyor sonra farklı nedenle tutuklanıyor. Bir çok sanatçının menajerliğini yapan bir iş kadını hakkında önce soruşturma başlatılıyor sonra farklı bir nedenle tutuklanıyor. Bir büyükşehir belediye hakkında, yaptığı konuşmalar nedeniyle basın toplantısından dakikalar sonra soruşturmalar açılıyor. Yeni mezun teğmenler ordudan ihraç ediliyor. Suç vardır, yoktur diyemeyiz. Ama arka arkaya gelen bu olayların toplumda endişe yarattığını, güveni sarstığını söyleyebiliriz. Tutukluğun istisna değil kural haline gelmesi gibi kangrenleşmiş bir sorunun kanunlar değişse de çözülmediğini görüyoruz."