İktidar devleti yemiş

Dün depremin dokuzuncu günüydü, arama kurtarma çalışmaları devam ediyor. Resmi verilere göre can kaybımız 35 bini aştı, enkaz altında hala kurtarılmayı bekleyen canlarımız var. Umutlar tükenmiş değil, mesela Adıyaman'da 18 yaşındaki Muhammed Cafer Çetin depremin 198'inci saatinde, Hatay'da 26 yaşındaki Emine Akgül 201'inci saatinde sağ kurtarıldı. Bu satırların yazıldığı saatlerde arama kurtarma ekiplerimiz Maraş'ta üç kız kardeş, 17 yaşındaki Şevval Zeynep, 15 yaşındaki Hayriye Zişan ve 12 yaşındaki Ecrin'e ulaşmak için koridor oluşturmuşlardı. İnşallah bu üç kız kardeşten de güzel haberler alırız, Allah onları sevdiklerine bağışlar. window.__ITGS_started Date.now(); 35 bini aşan can kaybı, bir haftayı geride bıraktık ama can kaybında sayının nerelere yükseleceğini henüz bilmiyoruz.Bu depremi sıfır can kaybıyla, insanlarımızın burnu kanamadan atlatamaz mıydık Bu deprem canlarımızı teğet geçemez miydiBu mümkün değil miydiJaponya'da daha şiddetli depremler oluyor ama kimsenin burnu kanamıyor, hayat normal akışında devam ediyor ya da çok az can kaybıyla ve hasarla atlatıyor.Bizim ülkemizde mümkün değil miydi"Asrın en büyük felaketi diyebileceğimiz bu depremler, 10 büyük ilimizde çok büyük yıkımlara sebep oldu" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan haklı mı, böylesi bir felaket karşısında devletin yapacağı çok da bir şey yok muyduJeoloji mühendisi Prof. Dr. Volkan Karabacak dün Karar TV'de "Evet, deprem olarak büyük bir deprem ama ihmaller olmasaydı bu kadar büyük yıkım yaşamazdık, biz bu depremi sıfır kayıpla atlatabilirdik" dedi.Depremin yaşanmasının yağmur yağması kadar doğal bir durum olduğunu söyleyen Prof. Karabacak da Maraş depreminin sürpriz olmadığını, bilinen bir gerçek olduğunu Karar Tv'de bir kez daha yineledi.Ülkemizin saygın bilim insanları depremin büyük felakete dönüşmesinde iki hususun altını çiziyor: İhmal ve koordinasyonsuzluk.Can kaybımızın bu kadar yüksek olmasının sebebi, ihmal ve koordinasyonsuzluk.Depremin ilk gününde yardıma gelen, yüzlerce kişinin canlı olarak kurtarılmasını sağlayan İspanyol yardım ekibi ülkelerine dönerken yaptıkları açıklamada "Koordinasyon olsaydı daha çok insanı canlı olarak kurtarabilirdik" dedi.Bir Devlet deprem öncesi atması gereken adımları atsaydı, bilim insanlarının iki yıldır yaptığı "Maraş'ta, Hatay'da deprem olacak" uyarılarını dikkate alsaydı, yapılması gerekenleri yapsaydı, tedbirlerini alsaydı bu kadar can kaybımız olmayacaktı.İki Devlet deprem esnasında koordinasyonu sağlayabilseydi daha çok insanımız enkazın altından sağ olarak kurtulabilecekti, can kaybımız bu kadar yüksek olmayacaktı.Devlet koordinasyonu ağlamada neden başarısız kaldıSoruyu asıl şöyle sormamız gerekiyor galiba: Kurumları çökmüş bir devlet koordinasyonu nasıl sağlayabilirdiHiçbir şey olmayacağından, hiçbir sorunla karşılaşmayacağından tuhaf bir şekilde emin olan iktidar, kamu kurumlarına yaptığı atamalarda, liyakat, ehliyet, tecrübe, uzmanlık gibi objektif kıstasları değil, şahsi yakınlığı, sadakati, bağlılığı dikkate aldı.Bütün yetkileri tek elde toplayan "cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde" iktidarın kamu kurumlarına istedikleri atamaları yapmaları daha kolay hale geldi.20 yıl boyunca ülkeyi yöneten iktidar, bütün kamu kurumlarına yerleştirdiği adamlarıyla kurumları yemiş, tüketmiş, bitirmiş. Devlet kurumu diye bir şey bırakmadı geriye.Merkez Bankasının durumu ortada TÜİK'in durumu ortada YSK'nın durumu ortadaYargının durumu ortadaİktidar kendisini denetleyecek tek bir kurum bırakmadı, Sayıştay'ın durumu ortadaİktidarın bitirdiği, tükettiği sadece devlet kurumları olmadı, sivil toplum kuruluşları da bitti, önemini yitirdi, işlevsiz hale geldi.Şimdi her yaşadığımız felakette, salgında çöken devlet kurumlarını görüyoruz, biliyoruz, tanıklık ediyoruz.Devlet koordinasyonu sağlamada başarısız oldu, çünkü koordinasyonu sağlayacak, afeti yönetecek kurum yoktu. Tabela olarak değerlendireceksek evet kurum vardı, ama yoktu.Mesele kurumun görünürde var olması, sayıca bilmem kaç personelinin olması değil, kurumun başındaki yetkililer depremde başarılı bir şekilde koordinasyonu sağlayabildiler miHızlıca bölgeye ulaşabildiler mi, kurumun duruma hakimiyetini sağlayabildiler miBütün yetkileri tek elde toplayan bu hükümet sisteminde asıl sonucun felaket olmaması, ortaya başka türlü bir tablonun çıkması gerçek bir mucize olurdu.Hukuk tarihimizin en büyük şahsiyetlerinden olan, hayatı boyunca kuvvetler ayrılığı ilkesini savunan merhum Ali Fuat Başgil, "Esas Teşkilat Hukuku" kitabında bütün yetkilerin tek elde toplanmasının bir ülkeyi nasıl