Döke saça yiyenler

AK Parti'nin Kahramanmaraş İl Kadın Kolları Başkanı Gül Çitil Okur, katıldığı bir televizyon programında ekonomik krizin, enflasyonun, geçim zorluğunun olmadığını kendi hayatından örnekle anlatmış, demiş ki:"Markete gidiyoruz, market sepetini istediğimiz kadar dolduruyoruz. Engel, sıkıntı yok. Her türlü kaynağı döke saça kullanıyoruz. Bir engelimiz yok." (Kent Kulisi programı, 28 Haziran 2022)Bu anlattıklarından AK Partili Çitil Okur'un "Allah'a şükredenler" kesiminden olduğunu anlıyoruz.Bir de ülkemizde "sabretmesi gerekenler" kesimi var ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan biliyorsunuz sürekli bu kesimden sabır istiyor, sabretmeleri telkininde bulunuyor.Erdoğan 22 Ağustos'taki kabine toplantısının ardından yaptığı açıklamada yine sabır istedi:"Önümüzdeki yılın ilk ayları itibari ile hayat pahalılığı ile mücadele daha ileriye götürülecek. Vatandaşlarımızdan sadece sabır ve destek istiyoruz."Türkiye bıçak gibi ikiye ayrılmış durumda; bir yanda yoksulluk, açlık, sefalet içinde yaşayanlar diğer yanda lüks, şatafat, bolluk içinde yaşayanlar.Bir yanda yüzde 80 enflasyonun teğet geçtiği mutlu azınlık, diğer yanda enflasyonun altında boğulan milyonlarca halk.Dolayısıyla ekonomik krizin teğet geçtiği kesim nasıl "ekonomik kriz" var diyecek Yaşamadığı bir sıkıntının varlığından söz edebilir mi, edemezler, nitekim edemiyorlar daAK Partili Çitil Okur'un sözleri ülkemizdeki gelir dağılımındaki muazzam uçurumun hangi boyutlarda olduğunun somut bir göstergesidir.Bir yanda markete gidemeyenler, gitse bile market sepetini eline dahi almayanlar diğer yanda ise market sepetini istediği kadar dolduranlar.AK Partili Çitil Okur'un "döke saça yiyoruz" sözlerini İYİ Parti'nin Kalkınma Politikaları Başkanı Prof. Dr. Ümit Özlale'ye sordum. Ülkemizde can yakan bir yoksulluk olduğunu, utanılacak bir ülkede yaşadığımızı söyleyen Sayın Özlale'nin değerlendirmesi şöyle:"AKP hükümeti çocuklara matematiği, fiziği, edebiyatı öğretmekte oldukça başarısız. Nitekim PISA gibi uluslararası sınavlarda çocuklarımızın gösterdiği başarılar belli. Ancak AKP'nin çocuklara başarıyla öğrettiği bir kavram var: Yoksulluk. TÜİK verilerine göre 2007 yılında Türkiye'de tam 7,2 milyon çocuk yoksuldu. Bu sayının son 15 yılda düşmesini beklersiniz değil mi Hayır, tam tersine. Dünyayı yöneten, herkesi kıskandıran ülkemizde yoksul çocuk sayısı 7,4 milyona çıkmış. Yani düşmeyi bırakın arttıkça artmış. Bu sayının ne kadar ciddi olduğunu şöyle açıklayalım: Danimarka'nın nüfusu 5,8 milyon, İrlanda'nın nüfusu 5 milyon, Norveç'in nüfusu 5,3 milyon. Ülkemizdeki yoksul çocuk sayısı bu ülkelerin nüfuslarından kat kat fazla. Biz 21. Yüzyılın Türkiye'sinde birçok açıdan utanılacak bir ülkede yaşıyoruz. Bu utanç kaynaklarından biri de hiç kuşkusuz çocukluğunu yaşamasına izin vermeyip, yıprattığımız yoksul çocuklar. Yoksul çocuk kavramı hiçbir ülkeye yakışmıyor ama en çok da bir asır önce milli egemenliğin çocukları baş tacı etmeden mümkün olmadığını anlamış ve bütün dünyaya anlatmış Türkiye'ye yakışmıyor. Oysa bu utancı tarihe karıştırmak hiç zor değil. Yalnızca dış politikada sözde uyguladığı 'dik duruşu' çocuk yoksulluğu ile mücadelede de gösterebilen bir hükümete sahip olmak yeter."AK Parti 2001 yılında açıkladığı "Parti Programı"nda iktidara geldiklerinde "gelir dağılımındaki uçurumu ortadan kaldıracağız, böylece tüm halkımızın refah seviyesini yükselteceğiz" diyordu.Sonuç tarihinde görülmemiş bir gelir dağılımı adaletsizliği oldu.Türkiye gelir dağılımında dünyanın