Hiç kuşkusuz ki Gazze'deki soykırımı bitirecek ateşkesin yürürlüğe girmesi sevinilecek bir gelişmedir. Nitekim dün, Mısır'ın Şarm el-Şeyh şehrinde yapılan Gazze Zirvesi'ne saatler kala Hamas ve İsrail arasında beklenen rehine takası gerçekleşti. Hamas 20 rehineyi teslim etti, İsrail ise 2 bine yakın Filistinli esiri serbest bıraktı.
Dün özgürlüğüne kavuşan Filistinli esirlerin yüzlerine yansıyan sevinç, ekranlara taşan o duygusal anlar, gerçekten görülmeye değerdi.
Rehine takasın ardından Mısır'ın Şarm El Şeyh kentinde düzenlenen Barış Zirvesinde atılan imzalar ile İsrail'in Gazze'de iki yıldır gerçekleştirdiği soykırımına resmen son verildi. Geç gelen ve adaletsiz bir anlaşma, 'Barış için niyet belgesi' metninde ne iki devletli bir çözüm ne de Filistin devleti ifadeleri yer almadı. Gazze'de ölenler öldüğü ile kaldı. Gerçek bu. Ama ne olursa olsun bundan sonrası için Gazze'de insanların ölmeyecek olması her şeye değer.
İnşallah ateşkes kalıcı olur. Bir daha tek bir günahsız Filistinli katledilmez. Filistin'e huzur gelir, nefes gelir.
***
Ama dün ateşkesin yürürlüğe girmesi ne kadar sevindirdiyse, ABD Başkanı Trump'ın İsrail Parlamentosu'nda yaptığı konuşma o kadar utanç vericiydi.
Trump, 7 Ekim 2023'ten bu yana Gazze'de çocukları, kadınları, yaşlıları katleden; Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından "soykırım suçlusu" olarak tescillenen Netanyahu'ya saygı duruşu yaptırdı. Ardından "Bir daha asla!" sloganı eşliğinde onu dakikalarca ayakta alkışlattı.
Trump'ın Netanyahu'ya saygı duruşu yaptırması sadece bir jest değildi. Bu, Netanyahu'ya prestij kazandırmak, uluslararası eleştirilerin önünü kesmek, onu yeniden meşrulaştırmak için yapılan siyasi bir hamleydi.
Toplu katliamlar yapan, çocuk, yaşlı, kadın demeden Gazzelilere kasıtlı acılar çektiren; evleri, hastaneleri, sağlık çalışanlarını hedef alan; yardım konvoylarını, ilaçları, hasta tahliyelerini engelleyen bir devletin yanında durdu.
Üstelik tüm bunlar Birleşmiş Milletler ve uluslararası insan hakları örgütleri tarafından defalarca kanıtlanmışken…
Trump, "İsrail, bizim desteğimizle silah zoruyla kazanabileceği her şeyi kazandı." diyerek İsrail'in askeri "başarılarını" övdü. "Zor biriyle çalışmak gerektiği için değerli biri." diyerek Netanyahu'ya methiyeler düzdü. Ve sonunda, "Şimdi savaş alanında kazanılan bu zaferleri tüm Ortadoğu için nihai barış ve refah ödülüne dönüştürme zamanı." sözleriyle konuşmasını bitirdi.
İsrail Gazze'de 67 bin kişiyi katletti, iki yılda 157'si çocuk 500'e yakın çocuk açlıktan öldü, 170 bin yaralı var ve 2 milyon Filistin'li İsrail tarafından göçe zorlandı ama Trump tek kelime etmedi.
Sanırsınız ki Gazze'yi yerle bir eden, bebekleri öldüren, hastaneleri bombalayan İsrail değil, Hamas'mış!
Sanki mazlum İsrail ordusu direnmiş ve zafer kazanmış gibi…
Gazze'de savaşın bitmesini Netanyahu ve Trump, o rezil şovda birbirlerini övmelere doyamadılar. Netanyahu, Trump'ı "İsrail'in en büyük dostu" ilan etti; Trump da Golan işgalini onaylayarak bunu taçlandırdı.
Ama zaten perşembenin gelişi çarşambadan belli değil miydi
Soykırımcı Netanyahu ve destekçisi Trump'ın oturup "şimdilik bu kadar yeter" der gibi yazdıkları Gazze Barış Planı'na, Türkiye dâhil sekiz İslam ülkesinin gık demeden onay verdiği bir konjonktürde Trump'tan başka nasıl bir konuşma beklenebilirdi ki