AK Parti'nin nereden nereye evrildiğinin mukayesesini yapabileceğimiz örneklerle artık daha sık karşılaşıyoruz. İyi de oluyor. En son örnek şarkıcı Linet üzerinden ortaya çıktı.
Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Naci Bostancı'nın sosyal medya hesabından şarkıcı Linet'in konserinin iptal edilmesine tepki gösterdi, sağduyu tavsiyesinde bulundu, dedi ki:
"Ses sanatçısı Linet'i beğenir ya da beğenmezsiniz, fakat İsrail zulmüne gösterilecek tepkinin adresi Linet'in konseri olamaz. Bu tür kastını aşan eylemlerin Filistinlilere faydası değil zararı var. Kaynağı ancak ve ancak kabilecilik olan konser engellenmesi asla kabul edilemez."
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın başdanışmanlarından Oktay Saral sosyal medya hesabından Cumhurbaşkanına Prof. Bostancı'yı ihbar ederek "istifasının alınmasını" ve hakkında "tahkikat" yapılmasını istedi.
Prof. Bostancı'nın sözlerinin masum olmadığına hükmeden Başdanışman Saral diyor ki:
"Hayırdır Naci Bostancı! Gazze'de ve dünyanın birçok ülkesinde yapılan vahşete gıkın çıkmayacak, sessiz kalacaksın; ancak Siyonist bir şarkıcı sözüm ona mağdur olmuş gibi ciyaklayacaksın! Sana ne Linet'ten! Bu sözler asla masum olamaz. İstifası alınmalı ve tahkikat yapılmalıdır."
Kim Oktay Saral
Beştepe'de Cumhurbaşkanı Başdanışmanı. Yani etkili bir makamda görevli. İsrail'in Gazze'de işlediği vahşeti engellemeye yönelik adımların atılmasına öncülük yapabilecek, etkili adımlar atılmasını sağlayabilecek bir pozisyonda.
Sert bir açıklama yaptığında sadece ülkemiz medyasında değil uluslararası medyada yankı bulabilir. Dünyadaki mazlumlar için adımlar atılmasını sağlayabilecek raporlar hazırlayabilir, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a fikirler verebilir, sunumlar yapabilir. Bu konuda çalışmalar yapabilir
Bu durumda Gazze ve dünyanın birçok mazlum ülkesinde yaşanan vahşetler konusunda kendisinin neler yaptığını sormak hakkımız.
Gazze'de vahşet sürerken iktidarın İsrail ile olan ticari ilişkileri konusunda başdanışman olarak Cumhurbaşkanı'na hangi tavsiyelerde bulunduğunu, hangi araştırma raporlarını yazdığını sormak da hakkımız. Açıklasa ve bizler de teşekkür etsek değil mi
Ya da Gazze ve dünyanın birçok ülkesinde yapılan vahşete kendisinin gıkının çıktığı açıklamalardan birer örnek gösterse
Elbette bunları yapmak için kendisinin o başdanışmanlığa, birikimiyle, hakkıyla gelmiş olması lazım. Çünkü bir danışmanda olması gereken en önemli vasıf bilgi, birikim, tecrübe, feraset sahibi olması ve elbette ki görüşlerini etkili bir şekilde kullanabilmesi için kraldan bağımsız düşünebilme özgürlüğüne, özgüvenine ve ikna kabiliyetine sahip olması gerekir.
Danışman demek kralınpadişahındevlet başkanının düşüncelerini onaylayan veya tekrarlayan değildir.
Bilakis gerektiğinde fikir ve görüşleriyle danışmanlık yaptığı kişiyle çatışan kişidir. Bunun için de hakim olduğu alanlarla ilgili kendini yenilemesi, on adım ileride olması gerekir.
Yerlilik ve millilik kavramını önemsendiği için Oktay Saral'a Osmanlı'da Şeyh Edebali, Akşemsettin Hazretleri gibi danışmanların da olduğunu hatta padişahlar ile bu danışmanları arasında hem güven hem de hürmet, saygı ilişkisi olduğunu söyleyelim.
Ama aynı Osmanlı'da bir de hiçbir vasfa, yeteneğe bilgiye sahip olmadan danışman olan ve tarihe dalkavuk olarak geçen, tek yeteneklerinin padişahı eğlendirmek, gerçekleri perdeleyip alkış tutmak olduğunu da söyleyelim. Hükümdarlar zaman zaman kendilerini eğlendirecek, ihtiyaç olduğunda iki lakırdı edecek kafa dengi kişilere de ihtiyaç duymuşlardı. Bu danışmanlarla ilgili onların trajikomik durumunu anlatan "patlıcan hikayesi" ise meşhurdur
Sanırım film de burada kopuyor zaten Çünkü Oktay Saral zaten o makama bilgisiyle, birikimiyle gelmediğini gayet dürüst bir şekilde kendisi söylüyor:
"Ben hamdolsun hep şunu diyorum: Ben hak ederek Cumhurbaşkanı başdanışmanı olmadım. Allah'ın lütfu, Tayyip Erdoğan'ın takdiriyle geldim. Benim yerimde olabilecek çok daha kıymetli çok daha değerli insanlar var." ( TV100- 3 Mart 2025)
Peki Naci Bostancı kim
Prof. Naci Bostancı bir bilim insanı, siyaset bilim hocası. Mümtaz Turhan - Erol Güngör çizgisinde demokrat bir milliyetçidir. Cumhuriyet tarihi üzerine kitapları var. Kimseden milliyetçilik vaazı almaya ihtiyacı yok. Onun "Bir Kolektif Bilinç Olarak Milliyetçilik" adlı kitabını okuyanlar, Kürt meselesi değil, birçok konuyu ve bu arada birleştirici bir milliyetçiliğin nasıl olabileceğini öğrenmiş olurlar. "Türkiye etnik sorunu olan ama sosyolojik entegrasyon düzeyi yüksek bir toplumdur"