Sicilya'nın nefesi: Etna'nın gizemi ve gücü

2 Haziran 2025 sabahı Sicilya'nın doğusundaki Giardini Naxos'ta, çiçeklerle bezeli otelin bahçesinde yeni uyanmış bir sabaha tanıklık ediyordum. Önümde tüm heybetiyle Etna Sessizdi. Huzurlu görünüyordu. Ama ben onun bu sakinliğine aldanmamayı çoktan öğrenmiştim. Çünkü Etna, hiçbir zaman gerçekten sessiz değildir. Onun içi hep kıpır kıpır, hep tetikte. O sabah da farklı değildi.

Saat 09.00'a yaklaşırken, zirvesinden yükselen ince bir duman fark ettim. Tanıdık bir manzaraydı. Ne de olsa Etna, çoğu zaman gökyüzüne hafifçe tüten bir örtü bırakırdı. Ama bu kez havada başka bir şey vardı. Derinlerde bir hareketlilik seziliyordu; dağın sabrı tükenmiş gibiydi. Saat tam 11.00'de, Etna kendini gösterdi. Sessizliğini bozdu. Ve gökyüzü bir anda dönüşmeye başladı.

Zirveden yükselen devasa duman sütunu, beyaz, gri, siyah ve kızılın iç içe geçtiği görkemli bir tabloyu andırıyordu. Gökyüzü adeta bir ressamın paletine dönüştü. Renkler birbirine karıştı, ışık değişti, zaman bile yavaşladı sanki. Herkes durdu. Herkes izledi. Etna konuşuyordu.

Etna yalnızca bir yanardağ değil; Sicilya'nın kalbi, belleği ve sembolü. 3 bin 300 metreyi aşan yüksekliğiyle Avrupa'nın en büyük aktif yanardağı olmasının ötesinde, tarihi ve kültürel anlamı da büyük. Binlerce yıldır hayat veriyor, aynı zamanda tehdit ediyor. İlk yazılı patlama kaydı M.Ö. 425 yılına dayanıyor ama onun öyküsü çok daha eski. İsmini antik Yunancada "yanmak" anlamına gelen "Aitne" kelimesinden aldığı düşünülüyor. Yanıyor evet, ama yalnızca lavlarıyla değil; bir tarihin, bir kültürün derinliğinde de yanıyor.

Bu volkanın eteklerinde, onun lavlarıyla zenginleşen topraklarda, bugün zeytin ağaçları, narenciye bahçeleri ve üzüm bağları sıralanıyor. Etna'nın sunduğu mineraller sayesinde yetişen üzümlerden elde edilen şaraplar, dünyada birçok sofrada kendine yer buluyor. Öfkesinden doğan bereket, burada yaşayanlar için hem bir şans hem de bir sınav.