Bosna-Hersek'in Visoko kentindeki Ravne Tüneli, yalnızca bir yeraltı labirenti değil; hem
tarihin hem de mistik inançların buluşma noktası. Karanlık geçitlerde yürürken şifalı
suyundan içmek, insana binlerce yıllık bir hikâyeyi hatırlatıyor. Ben de bu sudan bir yudum
alarak hem bedenime hem ruhuma iyi gelen unutulmaz bir deneyim yaşadım.
Bosna'nın yemyeşil tepelerinin altında, sessizliğin hüküm sürdüğü bir başka dünya uzanıyor:
Ravne Tüneli. Visoko'nun hemen dışında yer alan bu yeraltı labirenti, 2005 yılında araştırmacı
Semir Osmanagić'in Bosna Piramitleri iddiasıyla birlikte dünya gündemine taşındı.
Osmanagić'e göre buradaki tepeler, aslında piramit biçiminde inşa edilmiş dev yapılar;
tüneller de bunları birbirine bağlayan kadim yollar.
Tartışmalar hala sürüyor. Bilim insanlarının bir kısmı bu iddialara şüpheyle yaklaşırken,
diğerleri buranın gerçekten çok daha eski uygarlıklara dair izler taşıdığını düşünüyor. Benim
içinse Ravne Tüneli, akademik tartışmaların ötesinde, bizzat deneyimlenmesi gereken bir
yolculuğa dönüştü.
Tünelin içine adım attığımda ilk hissettiğim şey serinlik ve sessizlik oldu. Dar geçitler, taşlarla
örülü duvarlar, ara ara karşınıza çıkan küçük odalar… Zamanın durduğu, geçmişin fısıldadığı
bir atmosfer vardı. Rehberler, tünelin belli noktalarında enerji alanlarının bulunduğunu, bu
bölgelerde insanların kendini daha dingin ve huzurlu hissettiğini anlattılar.
Bu deneyimin en unutulmaz kısmı ise şifalı su kaynağıydı. Yeraltından çıkan, yıllarca
bozulmadan kalabildiği söylenen bu suyun mineral açısından zengin olduğu iddia ediliyor.
Ben de şişelere doldurulmuş olanlarından alıp, tünelin içinde içtim. Karanlık bir geçitte o
berrak suyu yudumlarken sadece susuzluğum değil, ruhumun da derin bir ihtiyacı giderilmiş
gibi hissettim. Fotoğraf karelerine yansıyan bu an, benim için yolculuğun en özel hatırası
oldu.
Dışarıda ise başka bir sürpriz vardı. Bu tünellerin varlığını dünyaya duyuran isim Semir
Osmanagić ile yan yana gelmek… Onunla aynı karede yer almak, yalnızca bir fotoğraf değil;
tarihle bugünü, tartışmalarla inancı buluşturan bir sembol gibiydi. Osmanagić'in anlattıkları,